Doğa ve Gezi Yazıları 2


EGE BÖLGESİ ARKEOLOJİK GEZİSİ
(BERGAMA–MİLAS ARASI)

Katılan Kişiler
Yavuz İşçen, Ayça Olcaytu

Gidilen Yerler                       
Pergamon (Bergama)
Pitane (Çandarlı)
Erythrai (Ildırı Köyü)
Teos (Sığacık)
Ephesos (Efes)
Priene (Güllübahçe)
Karina (Dil Gölü)
Miletos (Balat)
Didyma (Yenihisar)
Herakleia (Kapkırı Köyü)
Euromos (Selimiye)
İasos (Kıyıkışlacık Köyü)
Labranda (Kargıcak Köyü)
Pamukkale (Denizli)
Hierapolis (Pamukkale)

Gidilen Araç: Lada Niva Jeep

Gidiş Tarihi: 04 Eylül 1995 Saat 22.15 Ankara çıkış.

Dönüş Tarihi: 11 Eylül 1995 Saat 05.00 Ankara dönüş.

Toplam Süre: 6 gün 6 saat 45 dakika.

GEZİ GÜNCESİ

04 EYLÜL 1995 PAZARTESİ
Yavuz ve Ayça'dan oluşan iki kişilik ekibimizle Bergama'ya gitmek üzere saat 22.15'de Ankara'dan yola çıktık. Ankara-Sivrihisar-Afyon-Uşak-Salihli-Akhisar-Soma-Bergama hattını takip ettik.

Ankara - Sivrihisar arası       : 135 km.
Sivrihisar - Afyon arası          : 120 km.
Afyon - Uşak arası                 : 110 km.
Uşak - Salihli arası                : 120 km.
Salihli - Gölmarmara arası    : 25 km.
Gölmarmara - Akhisar arası : 63 km.
Akhisar - Kırkağaç arası       : 31 km.
Kırkağaç - Soma arası           : 13 km.
Soma - Bergama arası           : 38 km.
TOPLAM                                : 655 km.

Toplam 655 km. yol kat ettikten sonra Bergama'ya ulaştık. Yolculuğumuz toplam 12 saat 15 dakika sürdü. Bu süre içinde toplam 3 saat 15 dakika mola verdik.

05 EYLÜL 1995 SALI
Sabah 10.30'da Bergama'ya geldik. Bergama'da Akropol'ü, Asklepion'u, Bergama Müzesi'ni ve Serapis Tapınağı'nı (Kızıl Avlu) sırası ile gezmeyi planladık. Bir pastanede kahvaltı yaptıktan sonra Bergama'nın 4 km. dışında şehrin bitişiğindeki tepenin üzerinde yer alan Akropol'e gittik. Akropol, 08.30-19.00 saatleri arasında her gün gezilebiliyor. Türklerden 20.000 TL, yabancılardan ise 100.000 TL giriş ücreti alınıyor. Akropol'ü hakkınca gezebilmek için en az iki-üç saat zaman ayrılmasında yarar var. Akropol'den sonra tekrar Bergama'nın içine döndük ve Bergama'nın içinde bulunan Asklepion'u (sağlık merkezi) gezdik. 08.30-19.00 saatleri arasında her gün gezilebilen Asklepion'a girmek için Türkler 10.000 TL, yabancılar 100.000 TL giriş ücreti ödüyorlar.
Asklepion'dan sonra Bergama Müzesi'ne gittik. Pazartesi günü dışında her gün açık olan müze 08.30-17.30 saatleri arasında gezilebiliyor. Müzeden sonra Kızıl Avlu adıyla da anılan Serapis Tapınağı'nı gezdik. Bergama'daki gezimizi tamamladıktan sonra ev yemekleri yapan bir lokantada ucuz sayılabilecek bir ücret ödeyerek karnımızı doyurduk. Daha sonra Bergama'nın ünlü helvacı dükkanlarından birine uğrayarak susamlı keten helvası aldık. Bergama'ya giderseniz susamlı keten helvası ve daha pek çok çeşit keten helva satan bu dükkanlara uğramadan sakın geçmeyin.
Saat 16.30'da Bergama'dan ayrıldık. Bergama çıkışından 8 km. sonra Ayvalık-Çanakkale ve Aliağa-İzmir yol ayrımı var. Biz Aliağa-İzmir yönüne döndük (Bergama-İzmir arası 100 km.). Yol ayrımından 16 km. sonra sağdan Çandarlı yolu ayrılıyor. Ayrımdan Çandarlı yönüne döndük ve 11 km. sonra Çandarlı'ya ulaştık. Çandarlı'da önce 13.-14. yy.larda Ceneviz şövalyeleri tarafından inşa edilmiş ve bugüne çok iyi korunmuş olarak gelen Çandarlı Kalesi'ni gezdik. Kaleye girişte herhangi bir ücret alınmıyor. Daha sonra Çandarlı Plajı'nda denize girip günün yorgunluğunu atmaya çalıştık.
Çandarlı'dan ayrılıp İzmir anayoluna çıktık ve İzmir yönüne 23 km. ilerledikten sonra Aliağa'dan geçtik. Aliağa'dan 8 km. sonra sağdan Yeni Foça-Foça yolu ayrılıyor. Ayrımdan itibaren Yeni Foça 15, Foça 35 km. Yeni Foça ve Foça arasında ilerlerken çok güzel koylardan geçtik. Bu koyları daha sonra gelip gezmenin farz olduğuna karar verdik. Foça'ya geldiğimizde hava kararmaya başlamıştı. Foça içinde ufak bir yürüyüş yaptıktan sonra İzmir'de bizi akşam yemeğine bekleyen Levent ve Nezahat’i daha fazla bekletmemek için yola koyulduk. Foça'dan 26 km. sonra tekrar İzmir anayoluna çıktık. Anayolu takiben 10 km. sonra Menemen, Menemen'den 18 km. sonra Çiğli ve Çiğli'den 17 km. sonra da İzmir'e geldik (Foça-İzmir arası toplam 71 km.). Arkadaşımız Levent arabası ile gelerek bizi İzmir girişinde karşıladı. Levent'in evinde iyi bir banyo yaptık. Çok yorgun olduğumuz için, hazırlanmış olan içki sofrasının pek hakkını veremeden uyuduk.

06 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA
Sabah kahvaltısını takiben İzmir'de Kemeraltı'nı gezmek üzere yola çıktık. Sokaklara yayılmış işportacıları ve dükkanların çığırtkan tezgahtarları sayesinde biraz Mahmutpaşa izlenimi veren Kemeraltı'nda sokaklara daldıkça aslında buranın büfeleri, söğüşçüleri, börekçileri, kokoreççileri, tatlıcıları ile bir açık hava lokantasını andırdığını hemen fark ettik. Karadut suyu ve limonata içtikten sonra Kemeraltı'nın meşhur turşucusuna gittik. Burada aklınıza gelebilecek hemen her şeyin turşusu var. Hafif acılı turşu sularımızı içtikten sonra bir miktar turşu aldık. Gezerek Turgut ve Timur'un antikacı dükkanlarına uğradık. Daha sonra bir kebapçıda karnımızı doyurup Kemeraltı'nın ünlü tatlıcılarından Özsüt Tatlıcısı'na uğradık. Yavuz, bir porsiyon üstü kaymaklı kazandibi, bir porsiyon da üstü dondurmalı kazandibi yerken Ayça sadece dondurma yemeyi tercih etti. Bu arada İzmir'de çalışmakta olan Gülçin'le telefon görüşmesi yapıp gece Sığacık Köyü'nde buluşmak üzere randevulaştık.
Saat 12.45'de Çeşme yönüne hareket ettik. İzmir çıkışından 24 km. sonra Seferihisar yol ayrımı var. Bu ayrımdan dönmeden düz olarak devam ettik ve 78 km. sonra Çeşme'ye vardık. Yolculuğumuz toplam 55 dakika sürdü. Çeşme'de biraz dinlenip soğuk bir şeyler içtikten sonra 4 km. ileride bulunan Dalyan'a gittik. Dalyan'da bir tur attıktan sonra Çeşme'ye döndük. Daha sonra Çeşme'ye 5 km. uzaklıkta bulunan Ilıca'ya gittik. Ilıca'da bir süre dolaştıktan sonra yine 5 km. uzaklıkta bulunan Şifne üzerinden Ildırı Köyü'ne doğru yola çıktık. Şifne-Ildırı arası 11 km. (Çeşme-Ildırı Köyü arası 21 km.) Ildırı Köyü'nde köyün 500 m. kadar ilerisinde bulunan Erithrai antik kentini gezmek üzere yukarı doğru yürüdük. Erithrai antik kentinin girişinde bir bekçi kulübesi var. Ancak bize bilet kesen olmadı. Kenti gezdikten sonra buranın bekçisi ile bir süre sohbet ettik. Daha sonra Ildırı Köyü'nden Çeşme'ye dönmeksizin Kadıovacık Köyü üzerinden otobana çıkan kestirme bir yoldan otobana doğru hareket ettik. Toplam 20 km. gittikten sonra otobana ulaştık.

Ildırı Köyü - Kadıovacık Köyü arası             : 11 km.
Kadıovacık Köyü - Barbaros Köyü arası      : 4 km.
Barbaros Köyü - Birgi Köyü arası                 : 3 km.(*)
Birgi Köyü - otoban arası                              : 2 km

(*) NOT: Barbaros Köyü'nden düz devam edilmeyip Birgi Köyü yönüne dönülecek.

Otobana çıktıktan sonra İzmir yönüne doğru devam ettik. 30 km. sonra Seferihisar yol ayrımına geldik. Bu ayrımdan Seferihisar yönüne döndük. 21 km. ilerledikten sonra Seferihisar'a geldik. Seferihisar'dan 4 km. sonra da Sığacık'a ulaştık. Sığacık eski bir kale duvarı ile çevrili küçük bir köy. Sahilde Liman, Burç, Def-i Gam adlı balıkçı lokantaları var. Köyün hemen karşı kıyısında ise Deniz ve Urcan isimli balık lokantaları bulunuyor; ancak bunlar canlı müzik yapan taverna-pavyon havalı yerler.
Sığacık'ta Gülçin'le son telefon konuşmamızı da yapıp onu burada beklediğimizi belirttikten sonra köyün içinde ufak bir yürüyüş yaptık. Daha sonra akşam için en uygun lokantayı belirlemek üzere keşfe çıktık. Sığacık'ta konaklamak için çeşitli pansiyonlar bulmak mümkün. Sığacık'ın içinde denize girmek için uygun bir yer yok. Köyün 3 km. kadar dışında Akkum denilen bir kumsal ve plaj yeri bulunuyor.
Saat 21.00'da Gülçin çalıştığı şirkete ait bir Lada Niva ile Sığacık'a geldi. Biz de önceden belirlediğimiz Liman Lokantası'na giderek güzel bir rakı sofrası oluşturduk. Çupra ve rakı eşliğinde bol dedikodulu güzel bir gece geçirdik. Gülçin'in de geceyi bizimle geçirmek istemesi üzerine koyun karşı kıyısında, deniz kenarında uyku tulumlarımızla yattık. Sivrisinek saldırısı nedeniyle uyuyamadığımızdan gece yarısı kalkıp çadır kurduk. Gülçin sabah erken kalkıp İzmir'e dönmek üzere yola çıktı.

07 EYLÜL 1995 PERŞEMBE
Bir gün önce İzmir'de yenen dondurma ve gece Sığacık'ta içilen buzlu rakı Ayça'nın midesini üşütmesine neden olduğundan, Sığacık'taki kahvede aldığımız nevalelerle yaptığımız kahvaltıya Ayça pek eşlik edemedi. Kahvaltıdan sonra Sığacık'tan 5 km. ileride bulunan Teos'u gezmek üzere hareket ettik. Sığacık'tan 2 km. sonra Teos Dinlenme Parkı'ndan geçip 3 km. ilerideki Teos'a ulaştık. Anayolun hemen bitişiğinde bulunan Teos antik kenti kalıntıları oldukça dağınık bir durumda. Kentin girişinde bekçiye ait bir kulübe ve ev var. Girişte herhangi bir ücret ödemedik.
Teos'tan önce Sığacık'a oradan da 4 km. ilerideki Seferihisar'a geldiğimizde saat 11.00 olmuştu. Seferihisar'dan Efes'e gitmek üzere yola çıktık. Seferihisar - Efes arası 70 km. ve 1 saat 10 dakikalık bir yolculuktan sonra saat 12.10'da Efes'e ulaştık. Efes'de sırası ile önce antik kenti daha sonra Efes Müzesi'ni, Ayasuluk Tepesi'nde bulunan St. John Kilisesi'ni, bir Selçuklu camisi olan İsa Bey Camisi'ni ve Meryem Ana Evi'ni gezmeyi planladık. Efes antik kenti oldukça geniş bir alanda yayılım gösteriyor. Hakkınca gezmek istiyorsanız en az 3 saat ayırmanızda yarar var. Ayça'nın oldukça bitkin haline karşın Efes antik kentini gezmeyi tamamladıktan sonra antik kentten 6 km. ileride bulunan Selçuk ilçesine geldik. Bir lokantada yemek yedikten sonra Selçuk Müzesi'ni gezdik. Müze çıkışından sonra parkta bir süre dinlenip Selçuk'un içinde bulunan St. John Kilisesi'ni gezdik. Daha sonra kilisenin biraz aşağısında yer alan İsa Bey Camisi'ni dolaştık.
Saat 17.35'de Meryem Ana Evi'ne gitmek üzere Selçuk'tan ayrıldık. Önce Germencik-Aydın yoluna karayoluna çıktık ve Selçuk çıkışından 7 km. sonra Meryem Ana Evi'ne ulaştık. Meryem Ana Evi'ne giderken Yedi Uyurlar Mağarası'nın önünden geçtik, ancak burayı gezmedik. Meryem Ana Evi'nden sonra tekrar Selçuk'a döndük ve saat 18.40'da Kuşadası'na gitmek üzere Kuşadası yoluna çıktık. 14 km.lik bir yolculuktan sonra Kuşadası'na geldik. Kuşadası'nda durmaksızın 3 km. ilerideki kadınlar Plajı'na gittik. Burada biraz dolaştıktan sonra Kuşadası'na geri döndük. Güneşin batışını Güvercin Ada üzerinde bir cafede çay içerek seyrettikten sonra pansiyon aramaya çıktık. Uygun bir pansiyona yerleştikten sonra güzelce banyo yaptık. Daha sonra yemek yemek ve piyasa yapmak üzere dışarıya çıktık.

08 EYLÜL 1995 CUMA
Sabah Kuşadası'ndan Söke yönüne doğru hareket ettik. Kuşadası çıkışından 7 km. sonra sağdan Davutlar Köyü yolu ayrılıyor. Davutlar üzerinden Güllübahçe'ye, oradan da Priene antik kentine gitmek düşüncesiyle Davutlar ayrımından saptık. Ayrımdan 9 km. sonra Davutlar'a ulaştık. Davutlar'da bir pastanede sabah kahvaltısı yaptıktan sonra Davutlar'dan Güllübahçe'ye giden orman yolunun çok bozuk ve ulaşıma olanak tanımayacak şekilde olduğunu öğrendik.
Davutlar Köyü'nden Dilek Yarımadası Milli Parkı 8 km. (denize girilebilecek güzel plajlar var), Güzelçamlı (Panionion) ise 7 km. uzaklıkta bulunuyor. Bugünkü programımız oldukça yüklü olduğundan buraları gezmeyi daha sonraki gezilere bırakıp Davutlar'dan tekrar Söke yönüne hareket ettik. Davutlar-Söke arası 12 km. Söke'den Milas yönüne doğru devam ettik. Söke çıkışından 5 km. sonra sağdan Güllübahçe yolu ayrılıyor. Ayrımdan 7 km. sonra Güllübahçe'ye ulaştık. Güllübahçe çıkışından 3 km. sonra sağdan Priene antik kentinin yolu ayrılıyor. Bu ayrımdan sağa döndükten 1 km. sonra Priene'ye ulaştık. Girişte bilet kesiliyor. 08.30-19.30 saatleri arasında gezilebilen Priene için 2 saat ayırmakta yarar var. Mutlaka görülmesi gereken ören yerlerimizden bir tanesi olan Priene'yi büyük bir keyifle dolaştık. Bu arada, kazı çalışmalarının devam ettiğini de gördük.
Priene'yi gezdikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönüp tekrar anayola çıktık. Milet'e gitmek üzere yola devam ettik. Anayola çıktıktan 7 km. sonra Atburgazı'ndan geçtik. Atburgazı'ndan 5 km. sonra da Tuzburgazı yönüne sağa ayrılan yol ayrımına geldik. Karina'yı görmek istediğimiz için Tuzburgazı girişinden sağa girip hemen ilerideki ayrımdan Doğanbey Köyü yönüne saptık. Tuzburgazı - Doğanbey arası 4 km., Doğanbey - Karina arası ise 8 km. Karina, Dilek Yarımadası Milli Parkı içinde kalan küçük bir koy; burada herhangi bir yerleşim yeri bulunmuyor.
Koyun içinde terkedilmiş durumda eski gümrük binaları ve faal durumda bir jandarma karakolu var. Karina bir kuş gölü olarak bilinen Dil Gölü'nün eski ismi. Denize girmek için uygun değil, koyun kıyısında sazdan yapılmış 5-6 tane balıkçı kulübesi ve lokantası var. Bu lokantalarda balık yemenizi mutlaka öneririz. Öğlen yemeğimizi, levrek ızgara, salata ve bira eşliğinde burada yedikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönüp Tuzburgazı ayrımına çıktık. Ayrımdan Milet yönüne döndük. 12 km. gittikten sonra soldan ayrılan Milet yol ayrımına geldik. Ayrımdan 600 m. sonra da Milet Antik Kenti'ne ulaştık. Kapıda giriş ücreti ödedikten sonra Milet'i gezmeye başladık. Milet'i gerektiğince gezebilmek için 2 saat ayırmanızda yarar var. Milet'i gezdikten sonra hemen bitişiğindeki İlyas Bey Camisi'ni dolaştık.
Daha sonra da Milet Müzesi'ni görmek üzere 1 km. ilerideki Balat Köyü'ne gittik. Müze 17.30'a kadar gezilebiliyor. Kapanmadan müzeye yetişebilmeyi başardık. Balat'tan 4 km. ilerideki Akköy'e, Akköy'den de 16 km. ileride bulunan Yenihisar'a (Didim Apollon Tapınağı'nın bulunduğu yer) yöneldik. Tapınağı ertesi gün dönüşte gezmek düşüncesiyle Yenihisar'dan 4 km. ileride bulunan Didim Altınkum Plajı'na gittik. Hava kararmadan denize ulaşabildiğimiz için mutluyduk; günün yorgunluğunu yüzerek atmaya çalıştık. Kendi yaptığımız makarna ve yoğurt eşliğinde karnımızı doyurduktan sonra Didim'in içinde piyasa yaptık ve lokma tatlısı yedik. Geceyi kumsala kurduğumuz çadırda geçirdik. Gece yarısı bir polisin bizi kaldırmasıyla uyandık ve çadırımızı valinin konutunun önüne kurduğumuzu böylece öğrenmiş olduk. Çadırı 50 m. kadar yana taşıdıktan sonra sorun çözümlendi, biz de uykumuza geri döndük.

09 EYLÜL 1995 CUMARTESİ
Sabah pastaneden aldığımız yiyeceklerle karnımızı doyurduktan sonra geldiğimiz yoldan geri, 4 km. ilerideki Yenihisar'a gittik. Burada bulunan Didim Apollon Tapınağı'nı gezdikten sonra 16 km. ilerideki Akköy'e geldik. Akköy'den Milas yönüne gitmek üzere sağdan ayrılan yola girdik. Ayrımdan 7 km. sonra anayola çıktık. Anayoldan sağa dönüp Milas yönüne saptık (Bu ayrımdan itibaren Milas 54 km). Ayrımdan 19 km. sonra Pınarcık'a, Pınarcık'tan 4 km. sonra da Çamiçi Köyü'ne ulaştık. Çamiçi Köyü'nden soldan Herakleia Antik Kenti (Kapıkırı Köyü) yolu ayrılıyor (ayrımda tabela var). Herakleia'yı gezmek üzere bu ayrımdan sola döndük. Ayrımdan 10 km. sonra Bafa Gölü kenarında bulunan Herakleia Antik Kenti'ne ulaştık. Herakleia'da bir bekçi kulübesi olmakla birlikte bilet kesen herhangi biri olmadığından ücret ödemeksizin kenti gezmeye başladık. Bu dağınık antik kenti gezmek için 3 saat ayırmakta yarar var. Herakleia'yı gezdikten sonra aynı yoldan geri dönüp anayola çıktık. Anayoldan Milas yönüne (sola) saptık. Yol ayrımından (Çamiçi Köyü) 9 km. sonra Selimiye Köyü'nden geçtik. Selimiye çıkışından 4 km. sonra Euromos Antik Kenti yol ayrımı var (ayrımda tabela bulunuyor). Antik kentin kalıntıları ayrımdan 100 m. içeride bulunuyor.
Euromos'u da biletsiz olarak gezdikten sonra tekrar anayola çıkıp sola (Milas yönüne) döndük. 3 km. kadar ilerledikten sonra sağdan İasos Antik Kenti'ne giden yol ayrımı var (ayrımda tabela bulunuyor). Ayrımdan sonra 18 km. gidildiğinde İasos'a ulaşılıyor (Kıyıkışlacık Köyü). Küçük bir koyun etrafına kurulmuş olan köy oldukça sevimli görünüyor. Denize girmek istememize rağmen uygun bir yer bulamadık. Fırından aldığımız sıcak ekmekle, bakkaldan aldığımız peynir eşliğinde öğlen yemeği yedikten sonra bilet alıp İasos kalıntılarını gezmeye başladık. Gezmek için 1.5 saat ayırmakta yarar var. İasos'u gezdikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönüp 18 km. sonra anayola çıktık; anayoldan sağa (Milas yönüne) döndük. Amacımız Labranda'ya gitmekti. Anayola çıktıktan 2 km. sonra Dibekdere Köyü'ne ve başka birçok köye giden bir yol ayrımı var (ayrımda Labranda tabelası yok); ancak bu yol biraz uzun olduğu için fazla tercih edilmiyor. Labranda'ya gidebilmek için Milas'dan ayrılan yol kullanılıyor. Biz de bunun için önce Milas'a gitmeye karar verdik. İasos yol ayrımından 14 km. sonra Milas'a ulaşılıyor. Milas'ın içine girmeksizin anayoldan sapmadan Milas'ın girişindeki benzinlikleri geçtikten sonra soldan Labranda yolu ayrılıyor (ayrımda sarı tabela var). Bu yola girildiğinde 8 km. sonra Kargıcak Köyü'nden geçiliyor. Köyden 6 km. sonra da Labranda'ya ulaşılıyor. Milas'dan 14 km. uzaklıkta bulunan Labranda'nın yolunun 10 km.lik son kısmı oldukça bozuk ve tozlu. Labranda yakınında bulunan sodyum feldispat madenine gidip gelen büyük kamyonlar yolun bozulmasına neden olmuş. Bu bozuk yola karşın Labranda'yı görmenizi öneririz.
Labranda'ya ulaştığımızda hava kararmak üzereydi. Labranda'yı gezmeyi ertesi sabaha bırakarak geceyi ormanın içinde, yol kenarına çadır kurarak geçirdik. Kamp kurduğumuz bölgede arıcılık yapıldığı için bol miktarda arı kovanı ve arı bulunuyor. Arı sokmasına karşı alerjisi olanların dikkatli olmalarında yarar var.

10 EYLÜL 1995 PAZAR
Sabah Labranda'yı bekleyen iki bekçi ile tanıştık ve bekçi Osman Gürsoy'un rehberliğinde bilet parası ödedikten sonra kalıntıları gezmeye başladık. Kalıntıları bir saatte gezmek mümkün. Gezinin ardından, geldiğimiz yolu takiben Milas'a döndük. Milas'da maddi durumumuzu inceledikten sonra geziyi bu noktada bitirerek Ankara'ya geri dönmemiz gerektiğini anladık!

Ankara'ya dönüş yolu olarak; Milas-Yatağan-Muğla-Denizli-Dinar-Afyon-Sivrihisar-Polatlı-Ankara hattını belirledik.

Milas - Yatağan arası             : 44 km.
Yatağan - Muğla arası           : 27 km.
Muğla - Denizli arası              : 160 km.
Denizli - Afyon arası              : 235 km.
Afyon - Sivrihisar arası          : 120 km.
Sivrihisar - Polatlı arası         : 60 km.
Polatlı - Ankara arası                        : 75 km.
TOPLAM (Milas - Ankara)    : 721 km.

Saat 11.25'de Milas'dan hareket ettik. Milas çıkışından 15 dakika sonra sağ taraftaki bir piknik yerinde mola vererek kahvaltı yaptık. Saat 13.00'da tekrar yola çıktık. Denizli'ye ulaştığımızda saat 15.30'du. Denizli'den Dinar-Afyon yönüne giden yola girdik. 5 km. kadar gittikten sonra soldan ayrılan Pamukkale - Hierapolis yönüne döndük. Ayrımdan 14 km. sonra Pamukkale'ye geldik. Bir süre travertenler içinde biriken sularda serinledik ve güneş banyosu yaptık. Daha sonra Hierapolis antik kentini gezdik. Pamukkale'ye girişte bilet karşılığı bir ücret ödeniyor. Bu parayı verdikten sonra Hierapolis'i gezmek için ayrıca ücret alınmıyor. Hierapolis'i gezdikten sonra güneşin batışını izlemek üzere tekrar travertenlerin üzerine geldik. Birkaç fotoğraf çektikten sonra Ankara'ya dönmek üzere yola çıktık.
Pamukkale'den yola çıktığımızda saat 20.15'di. Geldiğimiz yoldan geri dönüp 14 km. sonra anayola çıktık. Anayoldan sola (Dinar-Afyon yönüne) döndük. Sandıklı yakınlarında bir benzinlikte yemek yedikten sonra yola devam ettik. Sivrihisar'a geldiğimizde Yavuz'da yorgunluk belirtileri başladığı için mola verip dinlenmeyi tercih ettik. Arabayı yol kenarına çekip 2 saat kadar araba içinde uyuduktan sonra tekrar yola çıktık. Saat 05.00'da Ankara'ya ulaştık.

GİDİLEN YERLERLE İLGİLİ KISA BİLGİ LER

(PERGAMON) - BERGAMA
Bergama'da görülmesi gereken yerlerin başında Akrapol (kale) geliyor. Asklepion Kutsal Alanı, Bergama Müzesi ve Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) kentin diğer görülecek yerleri. İzmir ilinin Bergama ilçesinde yeralan kalıntıların İzmir'e uzaklığı 106 km. İzmir-Çanakkale yolunun 98. km.sinden sağa ayrılan 8 km.lik yol ile Bergama'ya ulaşılabiliyor. Doğu Berlin'e götürülen Zeus Sunağı'nın anayurdu olan Bergama, ayrıca helvacı dükkanları ile ünlü.

Kaynaklar
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 171
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 327
Bergama - Fatih CİMOK
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 170 - 172
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 47 – 74

(PİTANE) - ÇANDARLI
İzmir-Çanakkale yolu takip edildiğinde Aliağa'yı 23 km. geçtikten sonra soldan ayrılan 23 km.lik yol, İzmir'in bir ilçesi olan Çandarlı'ya ulaşır. Antik Pitane kenti burada bulunmakla birlikte görünür bir kalıntısı kalmamıştır. Daha çok plajı ve Ceneviz şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ile dikkati çekmektedir. 13. - 14. yy.da inşa edilmiş olan kale, değişik dönemlerde onarımlar görerek bugüne oldukça sağlam ve iyi korunmuş olarak ulaşmıştır.

Kaynaklar
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 95 - 97
Aiolis - Bilge UMAR S. 21
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 360
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 170  172

(ERYTHRAI) - ILDIRI
İzmir ili Çeşme ilçesi Ildırı Köyü'nde bulunan Erytrhrai antik kalıntılarına ulaşabilmek için İzmir'den Çeşme'ye giderken, Çeşme'ye 5 km. kala Ilıca'ya gelinir. Ilıca'dan sağa ayrılan yoldan 16 km. sonra Şifne üzerinden Ildırı Köyü'ne gidilir. Erytrhrai kalıntıları köyün hemen bitişiğinde yukarıda yer almaktadır.

Kaynaklar
Erythrai Coğrafya, Tarih Kaynakları, Kalıntılar - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU  
Erythrai 2 Pişmiş Toprak Eserler - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU  
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 382
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 392
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 133 - 139
Ionia - Bilge UMAR S. 11
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 179

(TEOS) - SIĞACIK
İzmir ili Seferihisar ilçesine bağlı bir köy olan Sığacık'ın İzmir'e olan toplam uzaklığı 49 km. İzmir'den Çeşme yönüne çıkıldığında 24 km. sonra soldan Seferihisar yolu ayrılıyor. Ayrımdan 21 km. sonra Seferihisar'a, Seferihisar'dan sağa dönülüp 4 km. ilerlendiğinde Sığacık'a ulaşılıyor. Teos kalıntıları Sığacık'ın 5 km. ilerisinde bulunuyor.

Kaynaklar
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 388
Ionia - Bilge UMAR S. 12
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 389
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 116 - 126
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 180
Globe Dergisi Sayı 6 - Şubat 1994 (Sığacık)

(EPHESOS) - SELÇUK
İzmir ili Selçuk ilçesinde bulunan Efes Antik Kenti kalıntılarına ulaşabilmek için İzmir çıkışından Aydın yolunu takiben 75 km. sonra gelinen Selçuk'tan Kuşadası yönüne giden yola girip 6 km. daha gitmek gerekiyor. Selçuk'ta gezilebilecek yerler arasında Efes Antik Kenti, St. John Kilisesi, İsabey Camisi, Selçuk Müzesi, Meryem Ana Evi, Yedi Uyuyanlar Mağarası ve Artemision sayılabilir. Bu gezimizde Yedi Uyuyanlar ve Artemision haricindeki yerleri gezdik.

Kaynaklar
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 388
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 396
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 140 - 162
Ionia - Bilge UMAR S. 30 - 35
Efes - Selahattin ERDEMGİL 
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 182 - 186
Efes'in Öyküsü - Sabahattin TÜRKOĞLU

(PRIENE) - GÜLLÜBAHÇE
Priene Antik kenti kalıntıları Aydın ili Söke ilçesi Güllübahçe Köyü yakınında bulunuyor. Söke - Milas karayolu takip edildiğinde Söke çıkışından 5 km. sonra sağa ayrılan yoldan girip 7 km. ilerlendiğinde Güllübahçe'ye ulaşılıyor. Güllübahçe çıkışından 3 km. sonra sağdan Priene yolu ayrılıyor. Ayrımdan 1 km. sonra Priene'ye ulaşılıyor. Kalıntılar 370 m. yükseklikte bir tepenin üstünde yer alıyor.

Kaynaklar
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 412
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 428
Didim, Milet, Priene - Doğu GÖKSEL S. 86
Ionia - Bilge UMAR S. 38
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 177 - 195
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 203

(KARİNA) - DİL GÖLÜ
Dil Gölü, Dilek Yarımadası Milli Parkı sınırları içinde, Dilek Dağı'nın güneyinde kalan toplam 24 kilometrekarelik alana sahip bir göl. Büyük Menderes nehrinin denize ulaşma mücadelesi sırasında oluşturduğu kordonla denizi bölmesi sonucu meydana gelmiş lagün sınıfından bir göl olan Dil Gölü'nün eski ismi Karina. Türkiye'nin önemli kuş alanları içinde bulunan Büyük Menderes Deltası'nda yer alan Dil Gölü, bir kuş gölü olarak biliniyor. Tepeli pelikan, flamingo, cüce karabatak ve daha birçok kuş türüne bu gölde rastlamak mümkün. Dil Gölü'ne ulaşabilmek için İzmir-Selçuk-Milas karayolunu izlediğinizde Söke çıkışından 5 km. sonra sağdan Güllübahçe yolu ayrılıyor. Bu ayrımdan döndükten 7 km. sonra Güllübahçe'ye, buradan 7 km. sonra da Atburgazı'na geliniyor. Atburgazı'ndan 5 km. sonra Dil Gölü'nün kıyısına ulaşılıyor. Karina iskelesine gidebilmek için bu noktadan sağdan ayrılan Tuzburgazı yoluna dönmek ve hemen ilerideki ayrımdan Doğanbey Köyü yönüne devam etmek gerekiyor. Tuzburgazı-Doğanbey arası 4 km. Doğanbey taştan evleri ile eski bir Rum köyü. 1924'deki değişimden sonra buraya Türkler yerleştirilmiş. Bugün çoğu kötü durumda olan bu eski evler, Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerden gelen kişilerce satın alınıp restore edilerek kullanılmaya başlamış. Doğanbey'den 8 km. sonra Karina iskelesine ulaşılıyor. Dil Gölü'nün kuzeydoğu kenarında bulunan Karina iskelesi, aynı zamanda karayolunun son noktasını oluşturuyor. Burada eskiden gümrük binası olarak kullanılmış 5-6 tane taş bina kalıntısının yanı sıra faal durumda olan bir jandarma karakolu da var. Göl kenarı olduğundan denize girmek için pek uygun bir yer değil. Kıyıda sazdan yapılmış 4-5 tane balıkçı kulübesi var. Buralarda balık ve içki bulabilmek mümkün. Fiyatlar makul. Bu kulübeler Doğanbey Köyü'ndeki balıkçılara ait. Kendi ürettikleri zeytinyağından güzel salata ve soslar hazırlıyorlar. Levrek, çupra, mercan, kefal, sinarit, turna gibi balıklar yiyebilmek mümkün. Karina'nın Söke'ye olan toplam uzaklığı 36 km.

Kaynaklar
Dilek Yarımadası Milli Parkı - Orman Bakanlığı broşürü
Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları - DHKD Yayını S. 83
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 203
Atlas Dergisi - Sayı 12, Mart 1994 S. 70 - 82
Globe Dergisi - Sayı 5, Ocak 1994 (Doğanbey)
Globe Dergisi - Sayı 7, Mart 1994  (Ege Gezisi)
Ana Britanica - Dilek Yarımadası Milli Parkı maddesi.

(MILETOS) - BALAT
Aydın ili Söke ilçesi Akköy yakınında bulunan Miletos'a, Söke-Güllübahçe hattı takip edildiğinde Söke çıkışından 36 km. sonra ulaşılıyor. Bu yoldan Miletos'a doğru gelirken Büyük Menderes Deltası'ndan, daha sonra da bir köprü ile Büyük Menderes Nehri'nin üzerinden geçilir. Köprüyü geçtikten sonra az ileride, yolun solunda ova ortasında bir tepe görülür. Bu tepe antik dönemde Lade Adası adı ile denizin üzerinde yer almaktaydı. Ünlü Lade Deniz Savaşı bu adanın etrafında olmuştur. Büyük Menderes, taşıdığı alüvyonlarla denizi doldurunca Lade Adası'nın zamanla denizle bağlantısı kalmamıştır.
Miletos'da antik şehir, İlyas Bey Camisi ve Milet Müzesi görülebilir.

Kaynaklar
Didim, Milet, Priene - Doğu GÖKSEL S. 36 - 85
Ionia - Bilge UMAR S. 40 - 44
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 444
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 351
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 199 - 210
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 201

(DIDYMA) - YENİHİSAR
Aydın ili Söke ilçesi Yenihisar bucağında ünlü Apollon Tapınağı yeralır. Milet çıkışından sapmaksızın 20 km.lik bir yolculuktan sonra Yenihisar'a ulaşılıyor. Antik bir kent olmayan Didyma, eski dönemde Miletos'a bağlı bir bilicilik merkezi olarak gelişmiş.

Kaynaklar
Didim, Milet, Priene - Doğu GÖKSEL S. 1 - 32
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 456
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 368
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 211 - 224
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 202
Ionia - Bilge UMAR S. 44

(HERAKLEIA) - KAPIKIRI KÖYÜ / BAFA GÖLÜ
Söke-Milas karayolu izlendiğinde Söke çıkışından yaklaşık 53 km. sonra Bafa Gölü kenarındaki Çamiçi bucağına gelinir. Muğla iline bağlı olan Çamiçi'nden sola ayrılan 10 km.lik yol Kapıkırı Köyü'ne ulaşır. Herakleia Antik Kenti kalıntıları bu köy ile iç içedir.

Kaynaklar
Eski Çağda Ege Bölgesi - George E. BEAN S. 233 - 239
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 204 - 205
Atlas Dergisi, Ağustos 1993
Atlas Dergisi, Haziran 1994
Globe Dergisi, Mart 1994
Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları - DHKD Yayınları S. 81 - 82
Mavi Yolculuk - Azra ERHAT
Mavi Anadolu - Azra ERHAT
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 373
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 475
Bafa Gölü ve Herakleia Antik Kenti'nin Öyküsü - Yavuz İŞÇEN

(EUROMOS) - SELİMİYE KÖYÜ
Muğla ili Milas ilçesi Selimiye bucağı Ayaklı Mevkii'nde yer alan Euromos Antik Kenti kalıntılarına, Söke - Milas karayolu takip edildiğinde, Selimiye geçildikten 4 km. sonra soldan ayrılan 100 m.lik yol ile ulaşılıyor. Euromos'un Milas'a uzaklığı 17 km. Euromos Antik Kenti kalıntıları içinde en dikkat çekici olanı Zeus Tapınağı. Ayrıca birkaç basamak tiyatro kalıntısı ve sur kalıntıları zeytinlikle içinde dağılmış durumda bulunuyor.

Kaynaklar
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 228
Karia - George E. BEAN S. 42 - 48
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 477
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 132
Mavi Yolculuk - Azra ERHAT

(IASOS) - KIYIKIŞLACIK KÖYÜ
Antik dönemden kalma Iasos kenti kalıntıları Muğla ili Milas ilçesi Kıyıkışlacık Köyü yakınında bulunuyor. Söke - Milas karayolu takip edildiğinde Selimiye geçildikten 7 km. sonra (Milas'a 14 km. kala) sağdan Iasos'a yol ayrılıyor. Bu ayrımdan 18 km. sonra Iasos kalıntılarının bulunduğu Kıyıkışlacık Köyü'ne ulaşılıyor.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 73
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 229
Mavi Gezi - Orhan DURU
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 478
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 104

(LABRANDA) - KARGICAK KÖYÜ
Muğla ili Milas ilçesi Kargıcak Köyü yakınında bulunan Labranda, antik dönemde Mylas'a (Milas) bağlı bir kutsal yer olarak yapılmış. Labranda kalıntıları bu bakımdan antik bir kente değil, kutsal bir alana ait. Labranda'ya Söke - Milas - Yatağan anayolu takip edildiğinde Milas'ın hemen içinden soldan ayrılan 14 km.lik bir yol ile ulaşılıyor. Ayrımdan 8 km. sonra Kargıcak Köyü'nden geçilir; buradan 6 km. sonra da Labranda'ya ulaşılır. Yolu oldukça bozuk ve tozludur.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 60
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 476
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 228
Mavi Yolculuk - Azra ERHAT

PAMUKKALE
Denizli ili Akköy Bucağı'nda bulunan Pamukkale, sıcak ve mineralli su kaynakları ve bu suların yüzeyde oluşturduğu traverten formasyonları ile ünlü. Suyun aktığı yamaçlar, karbondioksitin uçması ve kalsiyumun çökelmesi sonucunda bembeyaz bir görüntü almış. Traverten taraçalarda biriken sularda serinleme imkanı var. Travertenler üzerinde dolaşmak, güneşlenmek ve sulara girmek ayakkabısız olmak şartıyla serbest. Suyun yüzeye çıkmış olduğu noktalarda kurulmuş olan oteller, su akışını sınırladıklarından travertenlerin kararma tehlikesi ortaya çıkmış. Travertenler üzerinden güneşin batışı oldukça iyi görüntüler veriyor. Pamukkale'de gezilecek diğer yerler arasında, hemen bitişiğindeki Hierapolis Antik Kenti, Pamukkale Müzesi, Karahayıt sıcak su kaynağı ve Hierapolis'e 10 km. kadar uzakta bulunan Laodikea Antik Kenti sayılabilir. Biz bu gezimizde sadece Hierapolis Antik Kenti'ni dolaştık.

(HIERAPOLIS) - PAMUKKALE
Denizli'yi Afyon'a bağlayan anayolu takiben Denizli çıkışından 5 km. sonra soldan Pamukkale yolu ayrılır. Ayrımdan 14 km. sonra Pamukkale'ye ve hemen onun bitişiğinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'ne gelinir.

Kaynaklar
Pamukkale (Hierapolis)  - Sabahattin TÜRKOĞLU S. 274
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 274
Karia - George E. BEAN S. 277
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 108
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 464
Türkiye’nin Az Bilinen Doğal ve Arkeooljik Değerleri - Jeolog Dr. Temuçin AYGEN S. 49
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Eylül 1995
EGE BÖLGESİ ARKEOLOJİK GEZİSİ
KARiA (MİLAS–DATÇA ARASI)

Katılan Kişiler          
Süha AKTAN
Ayşen BAHADIR                                                                 
Selahattin EKSEN                  
Levent GÖKKUŞ                                                                 
Barina GÜVEN                      
Filiz GÜVEN                                                                         
Yavuz İŞÇEN            
Ayça OLCAYTU                                                                  
Özerk OLCAYTU                 
Ö. Varlık ÖZERCİYES                                                         
Süha TOPRAK                      
Rüştü UTKAN

Gidilen Yer
Palamutbükü Köyü
Knidos
Datça
Bördübet Koyu/Amazon
Orhaniye (Kızkumu)
Marmaris
Gökova (Akyaka Köyü)
Straonikeia (Eskihisar Köyü)
Boğaziçi Köyü
Yalıkavak
Halikarnassos (Bodrum)
Myndos (Gümüşlük Köyü)
Lagina (Turgut Köyü)

                   
Gidilen Araç:  Doğan SLX (Levent), Opel Corsa (Rüştü), Lada Niva Jeep (Yavuz).

Gidiş Tarihi: 17 Şubat 1996 Saat 05:10 Ankara çıkış.

Dönüş Tarihi: 22 Şubat 1996 Saat 19:10 Ankara dönüş.

Toplam Süre: 5 gün 14 saat.

GEZİ GÜNCESİ

17 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ
Ayça, Barina, Filiz, Özerk, Rüştü, Selahattin ve Yavuz'dan oluşan yedi kişilik ekibimizle iki araba halinde saat 05:10'da yola çıktık. Sivrihisar'da benzinlikte Eskişehir'den gelerek ekibimize katılacak olan Ayşen, Levent, Süha TOPRAK ve Varlık'la saat 07:20'de buluştuk ve Palamutbükü Köyü'ne gitmek üzere yola devam ettik.

Ankara - Afyon arası                         : 255 km.
Afyon - Uşak arası                             : 110 km.
Uşak - Çivril - Denizli arası               : 140 km.
Denizli - Muğla arası                         : 145 km.
Muğla - Gökova arası                        : 20 km.
Gökova - Marmaris arası                  : 30 km.
Marmaris - Datça arası                     : 78 km.
Datça - Palamutbükü Köyü arası      : 23 km.
TOPLAM                                           : 801 km.

Yaklaşık 14 saatlik yolculuktan sonra saat 19:00 civarında Palamutbükü Köyü'ne ulaştık. Datça çıkışından 19 km. sonra Yaka Köyü'nün içinden sola ayrılan 4 km.lik yol ile Palamutbükü Köyü'ne ulaşılıyor. Palamutbükü Köyü'nde yaşayan arkadaşımız Muttalip Özcan'ın evine gidip, çay eşliğinde özellikle Süha TOPRAK ve Varlık'ın annelerinin hazırladığı yollukları (börek, kek, pasta) yedikten sonra Muttalip'in önerdiği Çamlık Mevkii'ne çadırlarımızı kurarak geceyi burada geçirdik.

18 ŞUBAT 1996 PAZAR
Sabah çadırlarımızı toplayıp köyün kahvesine geldik. Kahvede çayla birlikte kahvaltı yaptık. Bu arada balıkçıların getirdiği balıklardan oldukça ucuz fiyata barbunya ve turna balığı aldık. Selahattin'le Varlık balıkları deniz kenarında temizlerken ekip de güneşlendi. Bursa'dan gelerek gezimize katılacak olan Süha AKTAN'ın Datça'ya ulaştığını öğrenmemiz üzerine Levent ve Ayşen kendisini almak üzere datça'ya gittiler. Süha AKTAN'ın da ekibe katılmasıyla öğleden sonra Knidos'u gezmek üzere hareket ettik. Muttalip de bize katıldı. Palamutbükü-Knidos arası 13 km., ancak bozuk bir yol. Knidos'u gezdikten sonra tekrar Palamutbükü'ne döndük. Gece konaklamak üzere futbol sahasının yanındaki düzlüğü tercih ettik. Burada akşamüzeri Muttalip'in verdiği top ile 6'şardan futbol maçı yaptık. Maçın bir tartışma ile bitmesi sonucu yenen-yenilen net olarak belirlenemedi!
Maçtan sonra balıkların pişirilmesi ve ateşin yakılması işleri ile uğraşıldı. Ateş başında gerçekten çok güzel pişmiş olan balıklar eşliğinde içkileri tüketmeye başladık. Rakı, bira, şarap ve viskiden sonra şarkı ve türküler eşliğinde gece devam etti. Bir ara hafif hafif yağmaya başlayan yağmur bile ekibi dağıtmaya yetmedi. Daha sonra herkes kendi çadırında sızdı. Gece boyunca inleme sesleri kesilmeyen Selahattin'in midesinin o güzelim balıklara daha fazla tahammül edemediği sabah saatlerinde saptandı!

19 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ
Çadırların toplanması ve köy kahvesinde yapılan kahvaltının ardından Muttalip'le vedalaşıp datça yönüne doğru yola çıktık. Palamutbükü köy çıkışından 23 km. sonra Datça'ya ulaştık. datça içinde bir tur attıktan sonra Bördübet Koyu'nu görmek üzere Marmaris yönüne hareket ettik. datça çıkışından 45 km. sonra soldan Amazon Camping'e giden yol ayrımı var. Stabilize olan yol 9 km. sonra Bördübet Koyu'na ve buradaki tek tesis olan Amazon'a ulaşıyor. Bördübet Koyu'nda kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra Kızkumu'nu (Orhaniye) görmek üzere geri dönüp anayola çıktık ve Marmaris yönüne (sola) devam ettik. Bu noktadan 9 km. sonra (Datça çıkışından 54 km. sonra) sağdan ayrılan Hisarönü yoluna girdik. Ayrımdaki tabelada sırasıyla; Turgut-13 km, Bayır-22 km., Söğüt-37 km. ve Bozburun 47 km. yazıyor. Ayrımdan 3 km. sonra Hisarönü'ne, Hisarönü'nden 4 km. sonra da Orhaniye'ye (Kızkumu) ulaştık. Kızkumu üzerinde yürüyüş yaptıktan sonra Marmaris'e gitmek üzere yola çıktık.

Orhaniye - Turgut arası         : 7 km.
Turgut - Bayır arası               : 8 km.
Bayır - Osmaniye arası           : 10 km.
Osmaniye - İçmeler arası       : 6 km.
İçmeler - Marmaris arası       : 10 km.

Marmaris'de akşam yemeği yedikten sonra kısa bir yürüyüş yapıp, Gökova'ya (Akyaka Köyü) gitmek üzere yola çıktık. Marmaris-Gökova arası 30 km. Akyaka Köyü'nde "Orman İçi Dinlenme Yeri"ne çadır kurarak geceledik.

20 ŞUBAT 1996 SALI
Sabah kalkıp çadırları topladık ve Akyaka Köyü içindeki kahveye gidip çay eşliğinde kahvaltı yaptık. Daha sonra deniz kenarına inip kısa bir süre yürüdük. Dönüşte, balıkçı motorlarından biriyle anlaşıp Azmak Çayı üzerinde gezi yaptık. Gezi dönüşü, Süha TOPRAK, Rüştü, Levent ve Varlık motordan denize atlayıp yüzmeyi tercih ettiler. Daha sonra arabalara binip Bodrum'a gitmek üzere hareket ettik.

Akyaka - Muğla arası              : 20 km.
Muğla - Yatağan arası           : 27 km.
Yatağan - Stratonikeia           : 9 km.
Ayrımdan Stratonikeia arası  : 1 km.

Yol üzerinde Stratonikeia Antik Kenti'ni gezdikten sonra tekrar Bodrum yönünde devam ettik.

Stratonikeia - Milas arası                              : 35 km.
Milas - Boğaziçi Köyü yol ayrımı arası          : 20 km.
Ayrımdan Boğaziçi Köyü                               : 5 km.

Milas çıkışından 20 km. sonra sağdan ayrılan Boğaziçi Köyü yoluna döndük ve 5 km. ilerideki köye ulaştık. Boğaziçi Köyü'nde yemek molası verdik. Ahtapot salata, yeşil salata, levrek ızgara ve rakı eşliğinde ucuz denilebilecek bir fiyata doyduktan sonra tekrar Milas - Bodrum anayoluna çıktık. Bu ayrımdan Bodrum yönüne (sağa) döndük. Ancak, Bodrum'a girmeksizin Torba ayrımından sağa dönüp, Gündoğan üzerinden Yalıkavak'a yöneldik. Boğaziçi Köyü çıkışından toplam 48 km. sonra Yalıkavak'ta, Cennetköy-Akdeniz Sitesi'nde yer alan Rüştü'lerin yazlığına ulaştık. Geceyi yazlıkta geçirdik.

21 ŞUBAT 1996 ÇARŞAMBA
Sabah yazlığın balkonunda güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Bodrum'u gezmek üzere Ortakent üzerinden Bodrum'a yöneldik. Yazlık çıkışından 20 km. sonra Bodrum'a geldik. Bodrum'da kale içinde yer alan Sualtı Müzesi'ni, Mousoleum'u ve antik tiyatroyu gezdik. Ayşen, Levent ve Süha AKTAN İzmir'e, oradan da Dikili'ye gitmek üzere ekipten ayrıldılar. Bodrum balık haline uğrayıp akşam için kalamar ve çupra aldık (balık fiyatları Ankara ile aynı). Daha sonra tekrar Rüştü'lerin yazlığına döndük. Barina, Rüştü, Özerk, Selahattin ve Süha TOPRAK akşam yemeği için hazırlık yaparken, Ayça, Filiz, Varlık ve Yavuz 17 km. kadar ileride bulunan Gümüşlük (Myndos) Köyü'nü görmek üzere ayrıldılar. Gümüşlük'te kısa bir tur atıp döndükten sonra rakı ve balık eşliğinde güzel bir akşam geçirildi.

22 ŞUBAT 1996 PERŞEMBE
Ayça, Özerk, Süha TOPRAK ve Yavuz Ankara'ya dönmek üzere saat 07:20'de yazlıktan ayrıldılar. Yazlık çıkışından 23 km. sonra Bodrum-Milas yol ayrımına geldik. Ayrımdan Milas yönüne dönüp 40 km. sonra Milas'a ulaştık. Milas'ta, Milas'ın girişinde, sol tarafta bulunan sanayi sitesinde jeepin yanmayan sol fren stopunu tamir ettirdikten sonra Yatağan yönüne hareket ettik. Milas-Yatağan arası 43 km. Yatağan'ın hemen girişinde soldan termik santralin yanından Lagina Kutsal Alanı'nın yolu ayrılıyor. Ayrımdan Lagina 10 km. Lagina'yı gezmek üzere bu ayrımdan sola girdik ve Turgut köyü'nün 1 km. kadar dışında bulunan Lagina'yı dolaştıktan sonra tekrar anayola çıktık. Önce Yatağan'a, oradan da 27 km. ileride bulunan Muğla'ya geldik. Buradan itibaren;

Muğla - Denizli arası              : 145 km.
Denizli - Afyon arası              : 235 km.
Afyon - Ankara arası             : 255 km.

Saat 19:10'da Ankara'ya vardık.
Ekibin kalan üyelerinden Varlık cuma akşamı otobüsle Ankara'ya döndü. Barina, Filiz, Rüştü ve Selahattin ise cumartesi günü Ankara'ya döndüler.

GİDİLEN YERLERLE İLGİLİ KISA BİLGİLER
               
PALAMUTBÜKÜ KÖYÜ
Datça'ya 23 km. uzaklıkta bulunan Palamutbükü Köyü, küçük ve kendi halinde bir yer; çakıl ve kumdan oluşan uzunca bir sahili ve temiz bir denizi var. Denizde biraz uzakta küçük bir adası bulunuyor. Palamutbükü'nün içinde ufak bir tekne barınağı da mevcut. Knidos'a giden deniz turu tekneleri yazın burada yemek molası veriyor. Turizmin henüz fazla gelişmediği ender kıyılardan olan bu bölge, yolunun bozuk ve çok virajlı oluşu nedeniyle şimdilik kendini kurtarmış görünüyor. Köyün içinde yapılaşma yasaklanmış ve bölge SİT alanı olarak belirlenmiş. Köyde birkaç balıkçı lokantası ile konaklamak için pansiyon bulabilmek mümkün. Balık fiyatları oldukça ucuz. Palamutbükü'nden Knidos Antik Kenti'ne giden 13 km.lik bozuk bir yol var. Palamutbükü'nde çadırla konaklanabiliyor. Köyün futbol sahasının yanında bulunan deniz kenarındaki düzlüğü kamp için öneririz.

KNIDOS
Muğla ili Datça ilçesi Tekir mevkiindedir. Reşadiye yarımadasının ucundaki Deveboynu burnu, antik kentin bulunduğu alandır. Datça ilçesine uzaklığı 36 km.dir. Datça - Knidos yolunun ilk 10 km.si asfalt, kalan kısmı ise stabilizedir. Stabilize kısımda yol bozuk ve virajlıdır. Antik kentin girişinde gişe ile müze görevlisinin lojmanı bulunmaktadır. Kentte bulunan bazı eserler buradaki bir binada depolanmış durumdadır. Ayrıca, sadece yazın hizmet veren bir lokanta da vardır. Knidos'un güneydoğuda bulunan ticari liman ve kuzeybatıda bulunan askeri liman olmak üzere iki limanı bulunmaktadır. Deniz ticareti ve şarap üreticiliği antik Knidos'un başlıca geçim kaynağını oluşturmuştur. Bugün Knidos'ta görülebilen başlıca kalıntılar; 4500 kişilik oturma sırası ile tiyatro, yuvarlak biçimli Aphrodite Tapınağı, astronomi ve matematik bilimcisi Eudoxos'un yaptığı güneş saati, su sarnıcı, Agora, Helenistik dönem stoa'sı, Roma dönemi ev toplulukları ve Bizans kiliseleri sayılabilir.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 160
Arkeoloji - Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 76
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 482
Mavi Yolculuk - Azra ERHAT S. 93
Mavi Gezi - Orhan DURU S. 119
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 246
ATLAS Dergisi - Eylül 1995
ATLAS Dergisi - Temmuz 1993

BÖRDÜBET KOYU
Marmaris'den Datça yönüne gidilirken Marmaris çıkışından 30 km. kadar sonra sağdan Camp Amazon'a ayrılan yol var. Datça yönünden gelindiğinde ise Datça çıkışından 45 km. sonra soldan aynı ayrıma ulaşılıyor. Bu ayrımdan girildiğinde stabilize yol, 9 km. sonra Bördübet Koyu'na ve buradaki tek tesis olan Camp Amazon'a ulaşıyor. Stabilize yol düzgün ancak kışın yağışta bazı bölümleri fazlaca çamurlu olabiliyor. Yazın ise tozdan başka bir problemi yok. Bu 9 km.lik kısımda çok güzel koylardan geçiliyor. Ancak denize girmek niyetindeyseniz biraz daha sabretmenizde yarar var. Bördübet Koyu, etrafı çam ormanlarıyla çevrili çok sevimli bir koy. Deniz, uzunca bir koridor şeklinde karanın içine doğru girmiş; ormanın içinden gelen ufak bir dere bu koydan denize karışıyor.
Bölge I. dereceden SİT alanı olarak belirlendiğinden her türlü yapılaşma yasak. Denize girmek ve orman içi doğa yürüyüşleri yapmak için çok uygun olan bölgeyi, tatilde gerçekten dinlenmeyi ve kafa dinlemeyi arzulayanlara özellikle önerebiliriz. Bölgedeki tek tesis olan Camp Amazon, Güneş Tecelli'nin oğlu Cengiz ve eşi tarafından kurulmuş. Günübirlik gezmek amacı ile gidenler de bu tesisin yemek servisinden yararlanıyor. Gittiğimizde (şubat) tesis kapalıydı ve çevrede kimse yoktu. Yazın bölgede insan yoğunluğunun nasıl olduğunu bilemiyoruz.
İlgilenenler için Camp Amazon TLF: 0252 - 439 91 59 FAX: 0252 - 436 91 11

ORHANİYE (KIZKUMU)
Marmaris-Datça yolunun 23.km.sinden sola Hisarönü yolu ayrılıyor. Datça yönünden gelindiğinde Datça çıkışından 54 km. sonra sağdan Hisarönü ayrımına ulaşılıyor. Bu ayrımdan girildiğinde 3 km. sonra Hisarönü'nden geçilip 4 km. sonra da Orhaniye'ye (Kızkumu) ulaşılıyor. Marmaris'e olan toplam uzaklığı 30 km. Etrafı çam ormanları ile çevrili her zaman sakin denizi ile yüzmeye elverişli olan Orhaniye, Hisarönü Körfezi'nin en sevimli koylarından biri. Koyun girişinde, üzerinde antik Baybassos kentine ait olduğu tahmin edilen kalenin yer aldığı küçük bir ada bulunuyor. Orhaniye'nin diğer bir ilginç yanı da halkın "Kızkumu" olarak adlandırdığı, denizin içinde bir yol gibi oluşmuş kırmızı kum adacığı. Jeolojik kumul hareketleri sonucu oluşmuş bu setin bir ucu karadan başlıyor. Kıyı okları çoğunlukla kayaların ağız bölümlerinde, kıyının sık sık yer değiştirdiği yerlerde tortulların, özellikle kumun kıyı boyunca taşınması sonucu oluşuyor. Halk arasında anlatılan bir efsaneye göre, kıyıda yaşayan bir kız korsanların geldiğini görünce eteğine kum doldurup karşı kıyıya doğru kaçmak istemiş, ancak karşı kıyıya varamadan kızın eteğindeki kum bitmiş. Sonra korsanlar kızı yakalamış, gerisi malum...! Orhaniye, son yıllarda turizmden hızla nasibini alan yerlerden biri. İki moteli ve 10 pansiyonu var. Birçok içkili balık lokantası bulunuyor.

Kaynaklar
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 242
ATLAS Dergisi Ağustos 1995

GÖKOVA (AKYAKA KÖYÜ)
Muğla'dan Marmaris'e doğru giderken, Muğla çıkışından 20 km. sonra Gökova'dan geçilir. Gökova'nın Marmaris'e olan uzaklığı ise 30 km.dir. Muğla - Marmaris yolunun 20. km.sinde Sakar Geçidi'nden aşağıya doğru inerken birden deniz görünür. Aynı zamanda bütün Gökova Körfezi ayağınızın altındadır. Yol kenarında manzara seyredebilmek için arabanızı park edebileceğiniz teraslar bulunuyor. Bunlardan birine büyük bir tesis yapılmış. Sakar Geçidi'ni inip ovaya ulaştığınızda, denize paralel okaliptus ağaçları arasından giden şirin bir yol vardır. Daha önceden araç trafiğine açık olan bu yol şimdi iptal edilip yanına yeni bir yol açılmış. Marmaris'e gitmek için bu yeni yol kullanılıyor. Eğer ağaçlı yolu takip ederseniz yolun sonunda çok güzel ayran ve gözleme yapan bir kahve var.
Sakar Geçidi'ni tamamen inmeden, ovaya yakın bir noktada sağdan Akyaka Köyü yolu ayrılıyor. Bu ayrımdan girildiğinde 2 km. sonra köye ulaşılıyor. Köyde ilk dikkati çeken şey evler oluyor. Yeni yapılmış olmakla birlikte ahşap işçiliğinin eskiye uygun şekilde kullanıldığı bu evler, uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü sahibi Nail ÇAKIRHAN'ın elinden çıkma. Akyaka Köyü'nde birçok otel, pansiyon ve restaurant bulmak mümkün. Eğer çadırda konaklamak istiyorsanız orman kampını öneririz. Özellikle yazın sıcak günlerinde çamların altında serin bir ortam yakalayabilirsiniz. Tabi ki buradaki kalabalığa dayanabilirseniz!
Deniz kenarına indiğinizde "Azmak" adı verilen bir karstik kaynağın dağların eteklerinden çıkıp denize karıştığını görürsünüz. Limandan kiralayacağınız bir tekne ile Azmak'ın içine girmenizi öneririz. Açık hava akvaryumunu andıran bu mekanın kıyısında kurulmuş çeşitli balıkçı lokantaları var. Bunların içinde Türkiye hakkında hazırlanmış rehber kitaplara da geçmiş olan "Halil'in Yeri"ni öneririz. Körfezin çeşitli balıkları burada hakları verilerek pişirilip nefis bir salata eşliğinde size sunuluyor. Bir kısmı lokantanın kenarını yalayarak, bir kısmı da lokantanın içinden geçen Azmak'ın sularında yüzen ördek ve kazları seyrederek rakınızı yudumlayabilirsiniz.

Kaynaklar
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 250
ATLAS Dergisi Eylül 1994
ATLAS Dergisi Ağustos 1994

STRATONIKEIA (ESKİHİSAR KÖYÜ)
Muğla'dan Milas'a doğru gidilirken Yatağan'ı 9 km. geçtiğinizde sağdan Stratonikeia yolu ayrılmaktadır. Ayrımdan 1 km. sonra antik kente ulaşılır. Antik kentin Milas'a olan uzaklığı ise 35 km.dir. 40 yıl önce geçirdiği şiddetli bir deprem nedeniyle ve sonra da köyün altında kömür bulunması yüzünden köy iki kez yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Prof. Dr. Yusuf BAYSAL başkanlığında 1967 yılında kentte başlatılan kazılar hala devam etmektedir. Kömür madeni nedeniyle birçok antik yapının zarar gördüğü kentte bugün görülebilen yapılar arasında, halk meclisi, tiyatro ve yeni kazılmakta olan tapınak sayılabilir.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 99
Arkeoloji - Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 135
Mavi Yolculuk - AZRA ERHAT S. 56

BOĞAZİÇİ KÖYÜ
Milas-Bodrum yönünde ilerlerken Milas çıkışından 20 km. sonra Shell benzin istasyonunun yanından sağdan, Boğaziçi Köyü ve Bargylia Antik Kenti'ne giden yol ayrılıyor. Bu sapaktan sağa dönüldüğünde 2 km. sonra suyun üzerinden bir geçitten geçiliyor. Geçidin sonunda bir türbe var. Antik Bargylia kenti, hemen önünüzdeki tepelerin üzerinde yer alıyor. Yola devam ederseniz 3 km. sonra Boğaziçi Köyü'ne ulaşılıyor. Bodrum yönünden gelindiğinde, Bodrum çıkışından 25 km. sonra soldaki yol ayrımına, ayrımdan 5 km. sonra da köye varılıyor. Çevresi zeytinliklerle çevrili masmavi bir koya sahip olan köyde, yoğun olarak balıkçılık yapılıyor. Denizde kurulmuş balık çiftliklerinden canlı balık alabilmek de mümkün. Çupra ve levrek en gözde balıklar. Köyde 6 tane balıkçı lokantası var. Fiyatlar oldukça ucuz. Balığın yanında ahtapot salata, kalamar ve enfes yeşil salatalar sunuluyor. Ayrıca, kendi yetiştirdikleri zeytini kekik ve pul biber eşliğinde, yine kendi ürettikleri zeytinyağı ile servis yapıyorlar.

HALIKARNASSOS (BODRUM)
Ankara'ya 750 km. uzaklıkta bulunan Halikarnassos, M.Ö. 1000 yıllarında Dor'lar tarafından bugünkü kalenin yerinde kurulmuştur. M.Ö. 4. yy.da Karia'nın başkenti olan Halikarnassos en parlak dönemini bu yıllarda yaşamıştır. Kentte bugün görülebilen kalıntılar arasında en önemlisi Karia kralı Mousolos adına yapılmış olan ve yapımı 24 yıl süren Mouseleum Anıtı'dır (mezar yapısı). Bu anıt, antik çağda dünyanın 7 harikasından biri olarak belirlenmiştir. Bugün sadece temel taşları kalmış olan yapı, Osmanlı son döneminde padişahın izni ile İngiltere'deki British Museum'a taşınmıştır. Kentte görülebilecek yapılar arasında, gene Mousolos döneminde yapılan tiyatro hemen yol kenarında bulunmaktadır. Bugünkü Bodrum'un simgesi haline gelmiş olan kale, Saint Jean şövalyeleri tarafından Sultan Çelebi Mehmet'in izni ile 1402 yılında yapılmaya başlanmıştır. Kale bugün müze olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin tek sualtı arkeoloji müzesi burasıdır. Müzedeki cam koleksiyonu dünyanın dört büyük koleksiyonu arasında yer almaktadır. Prenses Ada'nın konuk odası müzenin ilginç bölümlerinden biridir.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 115
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 480
Arkeoloji - Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 97
Mavi Yolculuk - AZRA ERHAT S. 75
Mavi Gezi - Orhan DURU S. 128
ATLAS Dergisi - Ağustos 1994
Globe Dergisi - Eylül 1993

GÜMÜŞLÜK (MYNDOS)
Bodrum merkezine 26 km. uzaklıkta bulunan Gümüşlük, Bodrum'un en sevimli köylerinden biridir. Korunaklı ve doğal bir liman olan Gümüşlük'te deniz kenarında bir dizi balıkçı lokantası bulunmaktadır. Balık çeşitleri açısından zengin olan bu lokantalarda özellikle ahtapot salatası çok iyi yapılmaktadır. Limanın içinde yer alan küçük ada "Tavşan Adası" adı ile anılmaktadır. Üzerinde pek çok tavşanın yaşadığı bu adaya, paçaları sıvayıp denizden yürüyerek gidilebilmektedir.  Gümüşlük köyü'ne araba ile girilmemektedir. Arabalar, köy girişindeki otoparka ya da yol kenarına park edilmektedir. Gümüşlük Köyü, antik Myndos kentinin üzerine kurulmuştur. Myndos'tan bugün geriye görünür fazla bir kalıntı kalmamıştır.

MYNDOS
Myndos, Muğla ili Bodrum ilçesi Karatoprak Bucağı Gümüşlük Köyü'nde bulunmaktadır. Gümüşlük'ün Bodrum'a olan uzaklığı 26 km.dir. Köyün kuzey bitişiğinde yer alan antik Myndos kenti klasik dönemde Kral Mousolos zamanında kurulmuştur. Döneminde kentin etrafı, uzunluğu 3 km.yi geçen yeşil granit taşlardan yapılmış düzgün bloklardan oluşan bir sur ile çevriliydi. Sur üzerleri çok sayıda kule ile desteklenmişti. Surların yapımında kullanılan taşların 3 km. kadar kuzeyde bulunan Koyunbaba'dan çıkarıldığı bilinmektedir. 1900'lü yılların başlarında görülebilen surlar, taşları sökülerek başka yapılarda kullanılmak üzere taşındığından bugün ortadan kalkmıştır. Myndos'da 1900'lü yılların başlarında olduğunu bildiğimiz tiyatro ve stadyumdan da bugün görünür hiçbir iz yoktur.
Myndos, kurulduğu dönemlerden itibaren pek parlak bir şehir olmamıştır. Kentte yaşayan Leleg'lerin Halikarnassos'a (Bodrum) göçmeye başlamaları ile kent nüfusu hiçbir zaman beklenen düzeye ulaşamamıştır. Kendi başına para bastığını bildiğimiz kent, Roma imparatorluk döneminden sonra önemini gitgide yitirmiştir. Denize doğru uzanan doğal yarımadası sayesinde denizden gelen meltem rüzgarını kestiğinden korunaklı bir liman olan Myndos'da bugün görülebilecek yapılar arasında, yarımadanın en yüksek noktasında yer alan kiliseye benzer bir yapı ile daha içeride bulunan yıkık bir bazilika söylenebilir. Eski kente ait bazı kalıntıların da denizin içinde kaldığı ve dalınarak görülebildiği bilinmektedir.

ESKİ MYNDOS
Bugünkü Gümüşlük'ün 3 km. kadar güneydoğusunda yer alan Bozdağ doruğunda kurulmuş olan Leleg kenti olan Myndos bugün "Eski Myndos" adı ile anılmaktadır. 5. yy.da Delos Birliği'ne 1/12 talent vergi ödeyen bu küçük kasabadan bugün geriye bazı sur kalıntıları kalmıştır.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 133

LAGİNA
Muğla ili Yatağan ilçesi Turgut (eski ismi Leyne) bucağı yakınlarındadır. Turgut'un 1 km. kadar kuzeyinde bulunmaktadır. Yatağan - Milas karayolu izlendiğinde, Yatağan çıkışında termik santralin yanından sağa ayrılan 10 km.lik yol ile Lagina'ya ulaşılmaktadır. Lagina bir antik kent değildir. Antik Strotonikeia kentine bağlı olan kutsal bir alandır. Kent ve kutsal alan birbirine 9 km.lik bir yol ile bağlıydı. Bugün bu yoldan geriye görünür bir iz kalmamıştır.
Kutsal alanın ortasında bir tapınak bulunmaktadır. Kutsal alanın güney kenarı basamaklarla yükseltilen bir stoa ile çevrilidir. Bu kenarın batı ucunda ise kutsal alana girişi sağlayan anıtsal bir kapı yer almaktadır. Tapınağın doğusunda bir sunağa ait olduğu tahmin edilen yapı kalıntıları vardır. Kazı ve araştırmalar sonuçlanmadığından tanımlaması tam olarak yapılamamıştır. Tapınağın doğusunda biraz yukarıda ise bir kaynak suyunun başında oluşturulmuş bir havuz bulunmaktadır. Bu havuzdan tapınağa su taşıyan kanalların olduğu ele geçen bir yazıttan anlaşılmıştır.
Lagina'daki tapınağın İ.Ö. 125 yılında ağustos ayında yapıldığı sanılmaktadır. Tapınak, ölülerin efendisi olarak bilinen Hekate adlı tanrıça adına yapılmıştır. Bir yeraltı tanrıçası olan Hekate'nin Hades'in anahtarını elinde tuttuğuna inanılırdı. Hekate'nin en belirgin simgeleri meşale, hançer, kırbaç, yılan ve anahtardı. Dor düzenindeki bir Stoa ile çevrili bulunan Korint düzenindeki tapınakta anahtar taşıma şenlikleri ve tanrıçanın doğum gününü kutlayan şenlikler düzenlenirdi. Lagina, 1891 yılında bir yıl süre ile kazılmıştır.  Daha sonra 1969-1971 yılları arasında Yusuf BOYSAL tarafından kazılmış olan Lagina'da bugün, kalıntılar dağınık bir yığın halindedir.

Kaynaklar
Karia - George E. BEAN S. 106
Lagina'dan iki yeni yazıt, Anadolu Dergisi - M. Çetin ŞAHİN 1973, Sayı 17
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Şubat 1996
www.cappadociaexplorer.com
BATI KARADENİZ BÖLGESİ GEZİSİ

(KOCAALİ–İNEBOLU ARASI)

Katılan Kişiler
Yavuz İşçen
Levent Gökkuş
Ali Fuat Sütlü
Rüştü Utkan

Gidilen Araç
Lada Niva Jeep

Gidiş Tarihi
5 Ağustos 1995

Dönüş Tarihi
11 Ağustos 1995

Toplam Süre
6 gün 7 saat

GEZİ GÜNCESİ

05 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ
Saat 10.45'te iki araba ile yola çıktık. Levent ve Ahmet Eskişehir üzerinden Adapazarı'na geldiler. Eskişehir'den Ayşen ve Emre de ekibimize katıldı. Yavuz, Rüştü, Ali Fuat ve Fisun ise Gerede otoban yolunu kullanarak Adapazarı'na geldiler. Saat 14.30'da İstanbul'dan gelecek ekiple Adapazarı merkez PTT'sinin önünde buluşulacaktı. Yavuz'un arabasındaki ekip 14.15'te PTT'nin önüne ulaşarak gelecek diğer ekipleri beklemeye başladı. Ankara-Adapazarı arası 300 km. (3 saat 30 dakikada ulaştık). 15.30'da İstanbul'dan Atila ULAŞ ile gelecek olan ekip iki araba halinde 8 kişi olarak PTT'nin önüne ulaştı. Saat 16.30'da Eskişehir'den gelecek ekibin de varmasından sonra Karasu yönüne 4 araba olarak devam ettik. Adapazarı-Karasu arası 60 km ve 1 saat 30 dakikada Karasu'ya ulaştık. Karasu'dan Akçakoca yönüne (sağa) döndük (Karasu-Akçakoca 42 km.). Bu yolda 12 km. ilerledikten sonra Kocaali İlçesi'ne 4 km. kala sağdan ayrılan Küçükkarasu ve Kuyumculu Köyü yoluna saptık. Stabilize olan köy yolu 2 km. sonra Kuyumculu Köyü'nden geçiyor. Kuyumculu Köyü çıkışında Maden tarafına soldan ayrılan bir yol var (yol ayrımında tabela var). Bu yola döndük. Alabalık tabelalarını takip ederek, köy çıkışından 7 km. sonra ikinci alabalık tesisinde durduk. Alabalık tesisi sahipleri Avni ve Şükrü beylerle yaptığımız görüşme sonucu orman içinde kamp yapmak için Kocaali Jandarma Karakolu'ndan izin almamız gerektiği ortaya çıktı. Bunun üzerine Yavuz ve Atila, Kocaali'ye giderek epeyce uğraştıktan sonra gerekli izni aldılar. Geceyi alabalık tesisinin biraz aşağısında Maden Deresi'nin kenarında kamp yaparak geçirdik.

06 AĞUSTOS 1995 PAZAR
 Sabah kahvaltısını takiben saat 09.00'da, Maden Deresi'nin akış istikameti tersine doğru yürümeye başladık. Maden Deresi oldukça sık bir ormanlık alan içerisinde derince bir vadinin içinden akıyor. Derenin sağ ve sol kıyılarında orman içinde patikalar var. Bu patikaları takiben ilerlenebileceği gibi, ayakların ıslanmasını göze alıp dere içinden de ilerlemek mümkün. Biz, gidiş yönümüze göre sol taraftaki patikadan ilerledik. Kayın, kestane ve çınar ağaçları içerisinde yürüyüşümüzü sürdürdük.
Maden Deresi, Hendek ilçesinin kuzeyinden, Çaltepe'de doğarak 30 km. bir yol kat ettikten sonra Kocaali'nin batısından Karadeniz'e ulaşıyor. Derede alabalık ve sazan balığı bulunuyor. Ayrıca bölgede Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığı söylenen bir altın madeni var. Bu maden bugün kapatılmış durumda. Ancak, madene ait tüneller, yollar vb. hala kullanılıyor. Yürüyüşümüz süresince yer yer bu tünelleri kullandık. Yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra çok güzel bir şelale ile karşılaşılıyor. Maden Deresi'nin suları iki ayrı koldan yan yana yaklaşık 10 m. yükseklikten küçük bir gölcük üzerine düşüş yapıyor. Şelalenin hemen arkasında Cenevizlilerden kaldığı söylenen yaklaşık 15 m. yüksekliğinde bir set var. Bu set taşlardan örülerek oluşturulmuş ve Maden Deresi'nin üzerinde bir baraj gibi görünüyor. Setin üzerinden derenin sağ kenarına geçip yürüyüşümüzü sürdürdük. 15 dakika kadar yürüdükten sonra Madenderesi-1 Mağarası'na ulaştık. Mağaraya giriş-çıkışımız 1.5 saat sürdü. Daha sonra derenin sol kenarına geçip patikayı takiben 30 dakika yürüdükten sonra derenin sağ kenarında ilk bakışta görülemeyen Madenderesi-2 Mağarası'na ulaştık. Mağaraya giriş-çıkışımız 1 saat sürdü. Daha sonra aynı patikaları takiben şelaleye kadar geri döndük. Setin üzerinden sol tarafa geçip kayalık kesimden şelalenin altına indik. Daha sonra derenin sol tarafındaki patikayı takiben geri dönüşümüzü sürdürdük. Bu bölümde de kayalıklar üzerinde çeşitli mağara girişleri var. Ancak araştırmaksızın devam ettik. Patika üzerinde ayrıca eski bir madene ait giriş ağzına rastlanıyor. Madene girip 150 m. kadar devam ettikten sonra bir çöküntü sonucu oluşmuş dar bir kesime geldik. Burayı geçip devam etmek mümkün. Ancak vazgeçip geri çıktık. Aynı patikayı takiben alabalık tesisine ve kampımıza ulaştık. Bu arada bölgeye birçok piknikçinin gelmiş olduğunu gözledik. Yemek yiyip kampı topladıktan sonra, arkadaşlarla vedalaşıp yolumuza devam ettik. İstanbul grubu İstanbul'a, Emre ve Ayşen Eskişehir'e, Ahmet ve Fisun ise Ankara'ya geri döndüler. Yavuz, Levent, Rüştü ve Ali Fuat'tan oluşan ekip ise Karadeniz gezisine başladı.
Kocaali'den Akçakoca yönüne doğru devam ettik. Karasu - Kocaali 16 km. Kocaali - Akçakoca 26 km. Akşamüzeri Akçakoca'ya geldik. Bira ve midye tava molasından sonra gece ahaliye karışıp piyasa yaptık. Yatma yeri olarak önceden belirlediğimiz Akçakoca mendireği üzerinde uyku tulumlarımızla güzel bir gece geçirdik

07 AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ
Akçakoca'da kahvaltımızı yapıp, belediye bahçesinde çay içtikten sonra saat 10.00'da Zonguldak yönüne doğru yola çıktık. Akçakoca'nın hemen çıkışında sağdan Fakıllı Köyü yolu ayrılıyor. Bu yol ayrımında 'Fakıllı Mağarası 6 km.' yazılı bir tabela var. Tabelayı görünce, programımızda olmamasına karşın Fakıllı'ya gitmeye karar verdik. 6 km. sonra köyün hemen içindeki Fakıllı Mağarası'nın önüne geldik. 10.30'da mağaraya girip 3 saat sonra mağaradan çıktık. Temizlenme, giyinme ve köy kahvesinde içilen ayranlardan sonra 14.00'da Fakıllı Köyü'nden Düzce yoluna çıkıp Akçakoca'ya doğru yöneldik. Daha sonra Ereğli-Zonguldak yönüne saptık. Akçakoca-Düzce yol ayrımından 22 km. sonra Alaplı'dan geçtik. Alaplı'dan 8 km. sonra Ereğli, Ereğli'den 50 km. sonra Zonguldak'a geldik. Zonguldak'ta yemek, tatlı ve alışveriş molasından sonra Bartın yönüne devam ettik. Zonguldak çıkışından 9 km. sonra Kilimli'den geçtik. Kilimli'den 24 km. sonra Türkali'ye geldik. Arabamızı Türkali'nde bırakıp, Türkali'nin 1 km. batısındaki kayalıkların arasındaki küçük kumsala yürüdük. Çadırlarımızı kumsala kurduktan sonra yüzdük ve geceyi bu güzel koyda geçirdik.

08 AĞUSTOS 1995 SALI
Öğlene dek gece kaldığımız koyda güneşlendik ve dinlendik. Daha sonra Türkali'den Hisarönü yönüne hareket ettik. 3 km. sonra Hisarönü'nden geçip, 12 km. ilerideki Satukova üzerinden Bartın'a geldik. Bartın'da uyduruk bir yemeğe oldukça yüksek bir hesap ödeyerek doyduktan sonra İnkum'a gitmek üzere hareket ettik. Bartın çıkışından 13 km. sonra 'Boğaz' adı verilen, Kocaırmak'ın Karadeniz'e karıştığı noktaya geldik. Burada askeri tesisler var. Boğaz'dan geri dönüp 5 km. sonra İnkum'a ulaştık. İnkum girişinde, bölgeye girmek için 20.000 TL. ücret alındığını gördük. Çaresiz, parayı ödeyip İnkum'a girdik. İnkum oldukça uzun ve geniş bir kumsaldan oluşuyor. Bölgenin plajı niteliğinde bir yer. Burada 2 saat kadar dinlendikten sonra tekrar Bartın'a geri döndük (İnkum-Bartın 12 km). Bartın'dan Amasra yönüne devam ettik. 16 km. sonra Amasra'ya geldik. Geceyi Amasra'da geçirmeye karar verdik. Balık lokantalarının birinde çingene palamutu ve Amasra'nın enfes salatası eşliğinde içtik. Gecelemek için mendireğin arka tarafını belirlemiştik; ancak buranın yakınında bulunan diskonun gürültüsü ve ortalığın tenhalaşmaması nedeniyle kumsalda başka bir yer aramaya başladık. Uygun bir yer bulduk ve uyku tulumlarımızla yattık. Bir süre sonra bir sivrisinek ordusunun saldırısına uğradık. Saldırı sonucunda geri çekilmeye karar verdik ve uyku tulumlarımızı toplayıp deniz kenarına indik. Ancak, saldırı burada da sürdü ve kabus bir geceden sonra hepimiz uyuyamamış olarak güneş doğmadan kalktık.

09 AĞUSTOS 1995 ÇARŞAMBA
Levent ve Rüştü, gezi başından beri kendilerini yalnız bırakmayan ishallerine bir çözüm bulmak amacıyla tuvalet aramaya gittiler. Kötü bir kahvaltıdan sonra Çakraz'a gitmek üzere Amasra'dan ayrıldık. Amasra-Çakraz 15 km. Küçük bir kumsal ve kumsalın arkasındaki pansiyonlar ve köyden oluşan Çakraz'da çay ve ihtiyaç molası verdikten sonra Tekkeönü'ne doğru yola çıktık. 22 km. sonra Tekkeönü'ne geldik. Burada ufak çaplı tersanelerde kayık, balıkçı motorları ve gezi tekneleri imal ediliyor. Tekkeönü'nden 7 km. sonra Kurucaşile'ye ulaştık. Kurucaşile'de yeni yapılan bir teknenin denize indirilişini seyrettikten sonra Kapısu Plajı'na doğru yola çıktık. 4 km. sonra Kapısu Plajı'na geldik. Rüştü'nün yaptığı makarnayı yedikten sonra Levent ve Yavuz uyumayı, Rüştü ve Ali Fuat ise ırmakla denizin birleştiği noktada yüzmeyi tercih ettiler. Kapısu Plajı'ndan ayrılıp Cide yönüne devam ettik. 18 km. sonra Kumluca'dan geçtik. Kumluca çıkışında Kocaçay'ın (Devrekani Çayı) denize döküldüğü yerdeki köprünün üzerinden geçip Cide'ye ulaştık. Cide'den, Ilgarini Mağarası için gerekli yiyecek ve malzemeleri temin ettikten sonra kamp kurmak üzere Kocaçay'ın denize döküldüğü noktadaki düzlüğü (trafik pistinin arkası) tercih ettik. Çadırlarımızı kurup geceyi burada geçirdik.

10 AĞUSTOS 1995 PERŞEMBE 
Sabah kahvaltısından sonra mağaraya götüreceğimiz malzemeleri ayırıp çantalarımıza yerleştirdik. Saat 10.40'da Derebucak Köyü'ne gitmek üzere hareket ettik. Mağaraya, Şenpazar yolu üzerinden gitmeye karar verdiğimiz için Cide'ye döndük. Oradan da Şenpazar yoluna girip Dağlı Köyü, Şenköy, Karakadı Köyü, Gökçeler Köyü, Çukurçal, Menük üzerinden (Cide çıkışından 60 km. sonra) Derebucak Köyü'ne geldik. Köyden, 500.000 TL.  (1 DM = 32.300 TL.) karşılığında bizi mağaraya götürecek bir rehber bulduktan sonra yolun ilk 6 km. sini araba ile kat ettik. Daha sonra orman içindeki patikayı takiben 3 saat 15 dakikalık bir yürüyüşle Ilgarini Mağarası'na ulaştık. Geceyi, mağaranın önünde ateş yakıp sohbet ederek geçirdik. Mağaranın giriş ağzı içinde uyku tulumlarımız ile gecelemeyi tercih ettik.

11 AĞUSTOS 1995 CUMA
Kahvaltıdan sonra hazırlıklarımızı yapıp saat 08.45'de mağaraya girdik. Mağarada 5 saat kaldıktan sonra saat 13.45'de mağaradan çıktık. Makarnadan oluşan öğlen yemeğimizi yedikten sonra eşyalarımızı toplayıp saat 15.50'de Derebucak Köyü'ne doğru yürüyüşe geçtik. Biz mağaradayken başlayan yağmur, yağmaya devam ediyordu. 3 saatlik bir yürüyüşten sonra saat 18.50'de arabayı bıraktığımız noktaya geldik. Üstümüzü değiştirdik ve saat 19.20'de Derebucak Köyü'nden Kumluca yönüne doğru hareket ettik. 1 km. sonra Öveçler'den geçip, 8 km. sonra Çukurçal Köyü yol ayrımından köye girmeksizin köprü üzerinden düz devam ettik. 4 km. sonra Olucak Köyü Mahallesi yol ayrımından geçtik ve 3 km. sonra Okçular Köyü'ne ulaştık. Okçular'dan 1 km. sonra Gebeş Köyü'nden geçip, 3 km. sonra Kumluca'ya vardık. Kumluca'dan 5 km. daha devam edip Cide'ye ulaştık. Bu yoldan Derebucak-Cide arası 25 km. ve 1 saat 15 dakikada kat ediliyor. Cide'de deniz kenarındaki bir meyhanede yemek yedik ve bira içtik. Yağmur aralıklı olarak devam etmekteydi. Cide'den Kocaçay'ın kenarında daha önce kamp yaptığımız yere gecelemek üzere geri döndük. Çadırlarımızı kurup yattık. Yağmur gece çok hızlandı ve çadırları kurduğumuz çimenlikte ufak bir göl oluştu. Bunun üzerine, Rüştü ve Levent çadırı terk edip arabaya sığınmak zorunda kaldılar. Yavuz ve Ali Fuat'ın çadırı daha iyi durumda olduğu için onlar çadırda uyumaya devam ettiler.

12 AĞUSTOS 1995 CUMARTESİ 
Sabah 08.10'da kahvaltı yapmaksızın Doğanyurt yönüne yola koyulduk. Cide-Doğanyurt arası 70 km. 2 saat sonra Doğanyurt'a ulaştık. Çay ve bisküvi molası verdikten sonra İnebolu yönüne hareket ettik. Doğanyurt-İnebolu arası 32 km. Saat 11.25'de İnebolu'ya geldik. Burada çok sıkı bir yağmur başladı. Niyetimiz 30 km. ilerideki Abana'ya oradan da 26 km. ilerideki Çatalzeytin'e gidip, Onur İŞÇEN'in evinde sucuklu yumurta yemekti; ancak yağmur nedeniyle vazgeçip, İnebolu'dan Kastamonu yönüne döndük. İnebolu-Kastamonu arası 89 km. Saat 13.00'da Kastamonu'ya geldik. Daha önceki gezilerde de uğradığımız İskender Kebapçısı'na gidip karnımızı doyurduktan sonra saat 13.50'de Ankara yönüne hareket ettik. 95 km. sonra saat 14.25'de Ilgaz Dağı geçidinden geçip yola devam ettik. Kastamonu çıkışından 245 km. sonra saat 17.45'de Ankara'ya geldik.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ağustos 1995
DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ GEZİSİ
(SİNOP–RİZE ARASI)

Katılan Kişiler
Yavuz İşçen 
Ayça İşçen

Gidilen Yerler
Sinop
Yakakent
Kızılırmak deltası
Kümbet Yaylası (Giresun)
Maçka
Sümela Manastırı
Hamsiköy 
Zigana kayak merkezi
Uzungöl
Anzer Yaylası
Ayder Yaylası
Zilkale
Verçenik Yaylası
Alacahöyük
Hattuşaş
Yazılıkaya

Gidilen Araç
Lada Niva Jeep

Gidiş Tarihi
31 Temmuz 1999, Saat 6.00 Ankara çıkış    

Dönüş Tarihi
9 Ağustos 1999, Saat 18.00 Ankara varış  

Toplam Süre
9 gün

GEZİ GÜNCESİ

31 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ
Sabah 6.00’da Ankara’dan yola çıktık. Annem Saliha İşçen’de Sinop’a kadar bize eşlik etti.  Ankara-Kastamonu–Taşköprü–Hanönü–Boyabat hattını izleyerek Boyabat’a 8 km Ankara çıkışından 353 km sonra Sinop yoluna döndük. Bu ayrımdan sonra Sinop 80 km. Ankara çıkışından 433 km sonra saat 13.30’ da 7 saat 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Sinop’a ulaştık. Sinop’ta dayımın evinde bir gece konuk olduk.

1 AĞUSTOS 1999 PAZAR
Dayımlarda yaptığımız sabah kahvaltısını takiben evden ayrıldık. Önce Sinop Müzesi’ni gezdik. Daha sonra deniz kenarında güzel bir kahvede aldığımız dergi ve gazeteleri okuduk. Öğleden sonra denize girmek üzere DSİ Kampı’na gittik. Bir süre yüzüp güneşlendikten sonra, saat 17.00’de kamptan ayrılıp Samsun yönüne hareket ettik. Sinop çıkışından 37 km sonra Gerze’ye, Gerze’den 30 km sonra da Yakakent’e ulaştık. Yakakent’e 5 km kala Çam Gölü Orman Alanı olarak adlandırılan deniz kenarında güzel bir piknik alanı var. Geceyi burada çadır kurarak geçirmeyi planlamıştık ancak yağmur yağmaya başlaması üzerine Yakakent’te bir pansiyonda kalmaya karar verdik. Balıkçı lokantalarından birinde yemeyi planladığımız balık ve yanında içeceğimiz rakıyı ise gördüğümüz lokantaların daha çok pavyon kılıklı yerler olması nedeni ile iptal edip, bir köftecide köfte-ekmek yiyerek idare ettik. Kötü bir pansiyonda pahalı denebilecek bir fiyata kalarak geceyi geçirdik.

2 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ
Sabah kendi demlediğimiz çay ve hazırladığımız yiyecekler eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra pansiyondan ayrıldık. Samsun yönüne yolumuza devam ettik. Yakakent çıkışından 7 km sonra Alaçam, Alaçam’dan 26 km sonra da Bafra’ya ulaştık. Bafra çıkışından 18 km sonra Ondokuzmayıs beldesinin içinden Yörükler Köyü’ne giden yola saptık. 4 km sonra köye ulaştık. Köyden sonra çeşitli yolları takiben Yaklaşık 2 km sonra “Kızılırmak Deltası” olarak bilinen Türkiye’nin önemli kuş gözlem alanlarından birine geldik. Yanımızda getirdiğimiz dürbünle çeşitli kuşları gözledik. Göl kenarındaki büyük leylek sürüsü özellikle dikkatimizi çekti. Kızılırmak Deltası’ndan ayrılıp Samsun yönüne devam ettik. 28 km sonra Samsun’a ulaştık. Samsun’dan itibaren otobandan devam ederek 36 km sonra Çarşambaya vardık. Pide yemek üzere Çarşamba’nın içine girdik. Yabancılara pek alışık olmayan yüzler arasında bir süre dolaşarak pideci aradık. Kayda değer bir özelliği olmayan pidelerimizi yedikten sonra Çarşamba’dan ayrılıp, Ordu yönüne yolumuza devam ettik.
Çarşamba çıkışından 21 km sonra Terme, Terme’den 30 km sonra Ünye’ye ulaştık. Ünye şehir merkezindeki çay bahçesinde kısa bir çay molasından sonra yolumuza devam ettik. 21 km sonra Fatsa’ya, Fatsa’dan 40 km sonra da Perşembe’ye geldik. Perşembeden 16 km sonra Ordu il merkezine ulaştık. Ordu’dan Giresun yönüne devam ettik. 30 km sonra Bulancak’a vardık. Bulancak’ta mola verdik ve Ayça’nın dedesinin öğretmenlik yaptığı ilkokulu aramaya başladık. Yaptığımız araştırma sonucu dedemizin 1935 yılında Bulancak’ta bugün Barbaros İlkokulu olarak bilinen binada öğretmenlik yaptığını saptadık. Bulancak’ta konu ile ilgili olarak bilgi almak istediğimiz herkesin içten yardımlarını gördük. Hükümet Cad. No: 60  Bulancak adresinde bulunan Bizim Büfe sahibi Ali Baş’a ve yardımcı olan arkadaşlarına özellikle teşekkür ederiz.
Bulancak çıkışından 21 km sonra Giresun’a geldik. Giresun çıkışından sağa Dereli–Şebinkarahisar yoluna döndük. 26 km sonra Dereli’ye ulaştık. Dereli çıkışından 8 km sonra yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yolu takiben sırası ile güdül ve Yüceköy geçilip Kümbet Yaylasına ulaşılıyor. Ayrımdan itibaren stabilize olan yol, 24 km sürüyor. Son 24 km’lik kısımda havanın kararması ve yoğun sis nedeni ile hiçbir şey görmeden yağmur altında ilerledik. Kümbet Yaylası’na geldiğimizde mangalda pişirilen et kokuları ile irkildik. Planda makarna yemek vardı. Ancak hemen yeni bir plan yaparak et yemeye karar verdik. Kasaplardan birine yaptırdığımız köfteleri arabanın içinde ekmek arası yapıp yedik. Daha sonra çadır kuracak yer aramaya başladık. Sis çok yoğun olduğu için hiçbir şey göremiyorduk. Bunun üzerine Kümbet Yaylası’na gelirken 800 m önce sağdan yolu ayrılan ve Salon Çayırı denilen mevkide yer alan Orman Genel Müdürlüğü’ne ait dağ evlerinde konaklamayı düşünerek geri döndük. Buraya gittiğimizde bir yetkili olmadığı için evlerde kalamayacağımızı öğrendik. Oradaki bekçi kılıklı çocuktan çayırlığa çadır kurmak için rica minnet izin aldıktan sonra sisin içinde hiçbir yer görmeden çadırımızı kurduk. Geceyi Salon Çayırı’nda çadırda geçirdik.

3 AĞUSTOS 1999 SALI
Sabah kalktığımızda sis tamamen dağılmıştı ormanın içinde nefis bir yerdeydik. Ormanın içinde ufak bir yürüyüş yaparak birçok mantar türüne rastladım ve bunların fotoğraflarını çektim. Daha sonra kampı toplayıp gece göremediğimiz Kümbet Yaylası’na döndük. Her yerden et kokuları geliyordu. Dayanamadık ve sabah kahvaltımızı pirzola ile yapmaya karar verdik. Buradaki etler gerçekten çok lezzetli, etin üzerine hiç kekik serpmedikleri halde belirgin bir kekik kokusu alınıyor. Bunun hayvanların yedikleri otlardan kaynaklandığı söyleniyor. Kahvaltıyı! takiben araba ile yaylanın çeşitli yerlerini dolaştık. Orman içinde mantar arama gezileri yaptık ve çeşitli fotoğraflar çektik. Daha sonra gezimize devam etmek üzere Giresun yönüne hareket ettik. Kümbet Yaylası ile Giresun arasındaki yolda yöre köylülerinin çeşitli mantarları yol kenarında sattıklarını gördüm. Acı Mantar, Geyik Mantarı ve Tavuk Mantarı olarak adlandırdıkları mantarların kilosunu 2 milyon liraya satıyorlardı.
56 km’lik bir yolculuktan sonra Giresun’a ulaştık. Giresun’dan Trabzon yönüne doğru hareket ettik. Sırası ile aşağıdaki yerlerden geçerek Vakfıkebir’e ulaştık.

Giresun–Keşap -----------------------6 km
Keşap–Espiye -----------------------  20 km
Espiye–Tirebolu -------------------- 12 km
Tirebolu–Görele -------------------- 14 km
Görele–Eynesil ----------------------12 km
Eynesil–Beşikdüzü ----------------- 4 km
Beşikdüz –Vakfıkebir -------------- 4 km

Vakfıkebir’de mola verdik. Şehir parkında dondurma yiyip, bir fırından taş fırın ekmeği ve süt ürünleri satan bir dükkandan da peynir vb aldık. Daha sonra Kadırga Yaylası’na ulaşmak üzere yola çıktık. Vakfıkebir’den Tonya yönüne döndük. 21 km sonra Tonya’ya ulaştık. Tonya’dan sonra oldukça kötü toprak yayla yollarından ilerlemeye başladık. Elimizdeki bilgilere göre 14 km sonra Kadırga Yaylası’na Ulaşmamız gerekiyordu ancak 25 km kadar ilerlediğimiz halde yaylaya gelemedik. Çayırbağ adlı bir köye geldiğimizde Doğru yolda olduğumuzu ve daha yaklaşık 25 km kadar gitmemiz gerektiğini öğrendik. Sisin yoğunlaşması ve yaylaya varmamızın havanın kararmasına denk geleceğini düşünmemiz üzerine Kadırga Yaylası’na gitmekten vazgeçtik. Çayırbağ Köy’ü kahvesinde bir süre köylülerle sohbet ettik ve bize ikram ettikleri çayları içtik. Daha sonra Vakfıkebir’e geri döndük. Vakfıkebir’den 31 km sonra Akçaabat’a (karnımız tok olduğu için köfte yeme işini dönüşe bıraktık)  buradan 10 km sonra da Trabzon’a geldik. Trabzon’un içinde araba ile bir süre dolaşıp kalacak uygun bir otel aradıktan sonra bulamayıp Maçka’ya gitmeye karar verdik. Trabzon Maçka arası 29 km sürüyor. Maçka’ya geldiğimizde hava kararmıştı ve bizlerde hayli yorulmuştuk. Maçka’da iki yıldızlı Sadık Otel’de oda + kahvaltı 8 milyon liraya bir gece kaldık.

 4 AĞUSTOS 1999 ÇARŞAMBA 
Otelde kahvaltı yaptıktan sonra Maçka’nın pazarı olduğunu görüp pazarı dolaştık. Daha sonra Sümela Manastırı’nı görmek üzere otelden ayrılıp yola koyulduk. Maçka’dan 17 km uzaklıkta yer alan Sümela Manastırı’na giden yol oldukça düzgün. Altındere Milli Parkı İçersinde yer alan manastırın yolu, park girişine kadar asfalt. Park girişinden sonraki yaklaşık 4 km’lik kısım, toprak ve virajlı. Araba yolu manastırın yaklaşık 300 m yakınına kadar ulaşıyor. Bundan sonraki bölümü patikayı takiben yürümek gerekiyor.
Yoğun sis nedeni ile çevredeki güzel manzarayı hiç görmeksizin manastıra kadar geldik. Manastırda restorasyon çalışmaları devam ediyor. Ancak ziyarete açık 406 yılında yapılan manastır 1360 yılında yeniden inşa edilerek bugünkü halini almış. İçinde bulunan Meryem Ana freskine dayanılarak Meryem Ana manastırı adı ile de bilinmektedir. Bir kale görünümündeki manastırın 6 katı ve 72 odası bulunuyor. Osmanlı döneminde de korunan manastır 1923’de Rumların Anadolu’dan ayrılmaları ile terk edilmiş. Manastırı gezdikten sonra Maçka’ya geri döndük. Maçka’dan Hamsiköy’e gitmek üzere Gümüşhane yönüne hareket ettik. Trabzon–Gümüşhane arası 100 km ve  yeni açılan güzel bir yol var. Eski yol, Hamsiköy’ün içinden ve meşhur Zigana Geçidi’nden geçiyor. Zigana Geçidi’nin hemen üstünde Zigana Dağı Kayak Merkezi bulunuyor. Biz Maçka’dan itibaren eski yolu takiben devam ettik. Maçka çıkışından 25 km sonra sütlacı ile ünlü Hamsiköy’e ulaştık. Hamsiköy’de sütlacı Yayla Lokantası’nda baba mesleğini 26 yıldır devam ettiren Osman usta yapıyor. Hamsiköy’de her taraf yemyeşil otlarla kaplı, kökünden sahlep elde edilen yabani orkide çiçeklerinin yaygınlığı ve bunlarla beslenen hayvanların sütünün lezzeti, Osman ustanın sütlacına da yansıyor. Vakti zamanında Atatürk’ün ve İran şahının bile bu sütlacı tattığı biliniyor. Aynı sütlaçtan bende iki kap yedikten sonra yolumuza devam ettik.
Bir süre ilerledikten sonra 1700 m rakımda Yayla Tatil Köyü adında güzel bir tesise ulaştık. Bungalov tipi ahşap evler ve alabalık havuzları dikkatimizi çekti. Burada kısa bir moladan sonra Zigana geçidine doğru devam ettik. Zigana Geçidi, Trabzon–Gümüşhane eski yolunun tam ortasında 50. Km’de yer alıyor. Geçidin hemen üstünde Zigana Dağı Kayak Merkezi var. Buraya uğrayıp kısa bir çay molası verdik. Etrafta yoğun sis olduğu için hiçbir şey göremiyorduk. Molayı takiben alçalarak yolumuza devam ettik ve biraz aşağıda yer alan Zigana Köyü’ne ulaştık. Sis tamamen dağıldı ve güneşli bir hava ortaya çıktı. Köyde bir sanat galerisi olduğunu öğrenmemiz üzerine burada durup galeriyi gezdik. Galeri sahibi yarı sanatçı yarı çatlak bir adamın ısmarladığı çayları içip biraz sohbet ettikten sonra Torul’a gitmek üzere yolumuza devam ettik. Yaklaşık 10 km sonra Torul’a ulaştık. 
Ayça’nın dedesinin Torul’da da öğretmenlik yaptığını bildiğimiz için buradaki okulu aramaya başladık. Torul’daki en eski ilkokulun Namık Kemal İlkokulu olduğunu öğrenmemiz üzerine buraya gittik. Bitişiğindeki lisenin müdürü ve öğretmenleri ile bu konuda çeşitli sohbetler ettikten sonra, dedemizin öğretmenlik yaptığını tahmin ettiğimiz diğer merkez olan Kürtün’e doğru hareket ettik. 26 km sonra Kürtün’e ulaştık. Buradaki en eski okulun Camıyan Mahallesi’ndeki bugün kullanılmayan Uluköy İlkokulu olduğunu öğrendik ve buraya gittik. Biraz fotoğraf çekip dedeyi yad ettikten sonra dönüşte yeni açılan yolu kullanarak Trabzon yönüne doğru hareket ettik. Zigana tünelinin bulunduğu kısımda çok yoğun sise girdik ve sisten ilerleyemeyip arabayı kenara çekip bir süre bekledik. Daha sonra biraz ilerdeki bir tesise kadar devam edip yemek molası verdik. Burada da pirzola yedikten sonra sisin biraz dağılması ile yola çıktık. Maçka’ya 2 km kala yol kenarında bulunan Verizana Camping’de çadır kurarak geceledik. (Tel: 512 28 03)

5 AĞUSTOS 1999 PERŞEMBE  
Sabah kampı topladıktan sonra Trabzon yönüne hareket ettik.  Maçka’da kahvaltı molası verdikten sonra 28 km devam edip Trabzon’a ulaştık ve Rize yönüne doğru devam ettik.

Trabzon–Yomra -------------12 km
Yomra–Arşin ---------------- 6 km
Arşin–Araklı -----------------12 km
Araklı–Sürmene ------------- 6 km
Sürmene–Of ------------------18 km

Of’dan Uzungöl’e gitmek üzere Çaykara yönüne saptık. 26 km sonra Çaykara’ya ulaştık. Çaykara’dan 20 km sonra da Uzungöl’e geldik. Yolun son 15 km’si toprak. Uzungöl’de gerçekten harika bir manzara var. 1100 m rakımda yer alan göl, yakın zamanlarda meydana gelen bir heyelan sonucu oluşmuş. Heyelanın yığdığı toprak Haldizan Deresi’nin önünde doğal bir baraj oluşturup gölün oluşmasını sağlamış. Uzungöl bugün çok turistlik bir mekan haline gelmiş. Son dönemde iyice moda olan Karadeniz turları ve yayla gezilerine katılanların aksatmadan uğradıkları bir yer. Otobüsün biri gelip diğeri gidiyor. Bol bol alabalık lokantası var. Ancak hiç biri içkili değil. Bölgenin tutucu yapısı ve bölgedeki Fazilet Partili belediyelerin varlığı burada içki satışına engel oluşturmuş. Akşam yemeğimizde alabalık ve salatanın yanına mecburen ayran ve kola söylemek zorunda kaldık. Öğlen yemeğimizi Uzungöl merkezde yer alan ve yöresel yemekler yapan bir lokantada yedik. Daha önce hiç yememiş ve tanımıyor olmakla birlikte adını hep duyduğumuz guymak ve mıhlama ısmarladık. Mısır ununa su katılarak bulamaç haline gelene kadar kaynatılıyor. Sonra içine peynir, süt ve isteğe bağlı çeşitli otlar atılıp pişiriliyor. Bunun adı guymak. Mıhlama ise,  yörede satılan ve telli peynir denilen çok güzel bir peynirin Trabzon tereyağında tavada pişirilmesi ile yapılıyor. Bizim için farklı lezzetler olmakla birlikte her ikisi de oldukça yağlı idi. Akşam üzeri  Hazindak Deresi’ni takiben araba ile bir süre gezinti yaptık. Uzungöl’de kötü kötü pansiyonlara oldukça fazla fiyat istenmesi ve kısmen iyi gibi görünen pansiyonlarda ise, yer olmaması sonucu çadır kurmaya karar verdik. Kofoğlu Camping'e çadırımızı kurduk. Geceyi burada geçirdik. (Çadırbaşı 1.5 milyon TL ödedik)

6 AĞUSTOS 1999 CUMA 
Sabah kampı toplayıp göl kenarında kendi demlediğimiz çay eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Anzer Yaylası’na gitmek üzere Uzungöl’den ayrıldık. Çaykara üzerinden Of’a geldik. Of’dan Rize yönüne doğru 7 km devam ettikten sonra sağdan ayrılan İkizdere yoluna saptık. Ayrımdan 35 km sonra İkizdere’ye ulaştık. İkizdere çıkışından 9 km sonra Dereköy’e geldik. Dereköy Sağlık Ocağı’nın yanından sağdan Anzer Yayla’sına giden yol ayrılıyor. Ayrımdan 36 km sonra Anzer Yayla’sına ulaştık.
Anzer Yaylası, dünyaca ünlü Anzer balının elde edildiği yer. Gerçektende etrafa şöyle bir baktığımızda her tarafın türlü çeşit çiçeklerle dolu olduğunu görüyoruz. Anzer balının fiyatı her sene ürünün bol ya da az olmasına bağlı olarak değişiyor. Ortalama olarak söylemek gerekirse kilosu 200 dolardan alıcı buluyor. Anzer Yayla’sına gittiğimizde yeni mahsül balın iki haftaya kadar çıkacağını öğrendik. Dolayısı ile o meşhur baldan tatma imkanımız olmadı. Geceyi burada geçirmeyi düşünmüştük. Ancak bunun çok anlamlı olmayacağını düşünüp, geri dönmeye karar verdik. Geldiğimiz yoldan geri dönerek deniz kenarına ulaştık. Buradan 18 km sonra Rize’ye geldik. Rize çıkışından 10 km sonra Gündoğdu Beldesi’nde yolun sağında Tekpa Rize bezleri satış merkezine uğrayıp bir miktar yöresel dokuma satın aldık. (Tekpa tel: 0.464.246 24 25 )
Gündoğdu’dan 9 km sonra Çayeli’ne geldik. Çayeli çıkışında yolun solunda Hüsrev Restaurant’ın önüne yanaşarak yemek molası verdik. Buranın kurufasülyesi çok ünlü. Oldukça lüks ve güzel bir yer. İçeri girdiğimizde duvarlardaki fotoğraflardan birçok ünlünün burada kurufasülye yediğini öğrendik. Kurufasülyesi gerçekten lezzetli ancak fiyatlar kazık denecek kadar pahalı. Çayeli çıkışından 19 km sonra Pazar’a, Pazar’dan 5 km sonrada Çamlıhemşin yol ayrımına geldik. Ayrımdan Çamlıhemşin 22 km sürüyor. Çamlıhemşin’de yol ikiye ayrılıyor sağdan devam edilirse Zilkale ve Çat yönüne, soldan devam edilirse Ayder Yaylası yönüne gidiliyor. Bizler Ayder’e gitmek üzere soldan devam ettik. Çamlıhemşin’den yaklaşık 20 km sonra 1350 m rakımda yer alan Ayder’e ulaştık. Ucuz bir fiyata pireli bir pansiyonda bir gece geçirdik. Ayder artık tamamen şehirleşmiş. Kaplıcalar için her gün yüzlerce insan gelip gidiyor. Betonlaşma ve yoğun bir yapılanma göze çarpıyor. “Ayder Migros” ve “Ayder Hilton” gibi yapılar bile mevcut.

7 AĞUSTOS 1999 CUMARTESİ 
Sabah kalkıp kahvaltı yapmaksızın araba ile Aşağı Kavron Yayla’sına doğru hareket ettik. Yol üzerinde sık sık molalar vererek orman içinde mantar toplamaya çıktık. Bol bol mantar fotoğrafı çektik. Ayder’den 3 km sonra Aşağı Kavron Yaylası’na ulaştık. Eğer 7 km daha aynı yoldan devam edersek Yukarı Kavron Yayla’sına varılıyor. Ancak biz devam etmeyerek Ayder’e geri döndük. Ayder’de peynirli gözleme ve çay eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra Çamlıhemşin’e doğru yola çıktık. Çamlıhemşinden Zilkale–Çat yönüne döndük ve aşağıdaki hattı izledik.

Çamlıhemşin-Ülkü Köyü -7 km
Ülkü Köyü-Zilkale -5 km
Zilkale-Çat -15 km
Çat-Hisarcık -8 km
Hisarcık-yol ayrımı -1 km
Ayrımdan-İçmer Yayla -1 km
İçmer Yayla-Verçenik Yayla -6 km
Toplam 43 km

Ülkü Köy’ünden sonra asfalt yol sona eriyor ve bozuk zeminli bir yol başlıyor. Çamlıhemşin çıkışından 15 km sonra Zilkale’ye ulaştık. Ortaçağın sonlarına doğru yapıldığı tahmin edilen kalenin dağ yollarını denetlemek amacı ile inşa edildiği düşünülmektedir. Orman yolları arasında insanın yolunu kaybettiğini sandığı bir anda birden Zilkale’yi karşısında görüvermesi çok etkileyici. Orman örtüsü içinde kalenin görüntüsü gerçekten muhteşem. Kalenin üzerinden çevrenin manzarasına ise diyecek yok. Zilkale çıkışından 15 km sonra Çat’a ulaşılıyor. Çat, üç-beş evden oluşan küçücük bir yer. Çat’tan itibaren 8 km sonra Hisarcık Yaylası’ndan geçilip Ortaklar Yaylası’na doğru devam eden yol takip ediliyor ancak hisarcık çıkışından 1 km sonra soldan küçük bir köprü üzerinden ayrılan Verçenik Yaylası yoluna sapılıyor. Ayrımdan 1 km sonra İçmer Yaylası’ndan geçilip 6 km sonra da Verçenik Yaylası’na ulaşılıyor. Verçenik Yaylası rakım ( 2600 m) Araba yolu burada son buluyor.
Verçenik Yayla yoluna döndüğümüz andan itibaren sisin içine girdik ve etrafı görmeksizin ilerledik. Yaylaya geldiğimizde hiçbir yer görünmüyordu. En önemlisi görmemiz gereken Verçenik Dağı’nı (3711 m) göremiyorduk. Yayla evlerinin 200 m kadar uzağına çayırlık bir alana çadırımızı kurduk. Dinlenmeye çekilerek sisin dağılacağını umut etmeye başladık. Akşama doğru umudumuz gerçekleşti ve sis yavaş yavaş açılmaya başladı. Verçenik zirvesi bütün görkemi ile karşımızdaydı. Bol bol fotoğraf çektim. Daha sonra Ayça ile birlikte yanımızdaki tepeye doğru ufak bir tırmanış yaptık. 2900 m ye kadar yükseldik. Daha sonra kampımıza dönüp yemek hazırlıklarına başladık. Havanın kararması ile birlikte hava sıcaklığı epeyce azaldı. Verçenik Yaylası’nda yaşayan insanlar bize oldukça yakınlık gösterdiler. Rahatsız etmemeye ve yardımcı olmaya çalıştılar. Başköy’den yaylaya çıktıklarını öğrendiğimiz bu insanlar eylül başından itibaren köylerini geri dönüyorlar.

8 AĞUSTOS 1999 PAZAR
Sabah kampı toplayıp basit bir kahvaltı yaptıktan sonra saat 07.30 da Verçenik Yaylası’ndan ayrıldık. Geldiğimiz yolu takiben 2 saat 35 dakika süren 43 km lik yolculuktan sonra Çamlıhemşin’e ulaştık. (saat 10.05) Çamlıhemşin’de pastanenin birinde bir şeyler yiyip yolumuza devam ettik.

Çamlıhemşin ---------- Pazar ------ 27 km
Pazar -------------------- Rize ------- 36 km
Rize ------------ Trabzon ------------76 km
Trabzon ------- Akçaabat ---------- 13 km

Akçaabat’ta köfte yemek üzere mola verdik. Yolun sağında buranın en meşhur köftecisi olan “Nihat Ustanın Yeri” var. Köfte, salata ve ayrandan oluşan güzel bir ziyafet çektik. Köfteler gerçekten çok güzel ve porsiyonlar kallavi geliyor. Burada ve bölgede yediğimiz diğer köftecilerde köftenin içine biraz sarımsak katıyorlar. Nihat Usta atlanmaması gereken bir yer ve fiyatlar ucuz. Yemekten sonra Giresun yönüne yolumuza devam ettik. Akçabat çıkışından 124 km sonra Giresun’a ulaştık. Giresun’dan 44 km sonra Ordu’ya geldik. Eğer bu bölgede çay molası verecekseniz, Ordu ile Fatsa arasındaki bölümde yer alan, Perşembe ilçesi sınırları içinde bulunan Medreseönü Köyü girişinde “ Uzun Saçlının Yeri ” adlı bir yer var. (Yolun sağ tarafında) Buraya mutlaka uğrayın. Çünkü çayları çok güzel. Çay demlik hesabı getiriliyor ve siz siparişinizi verdikten sonra demleniyor. Çayın olması için 30 dakika kadar beklemek gerekiyor. Sahibi ise arkadan bağladığı uzun saçları ve hiperaktif davranışları ile dikkati çekiyor. Ordu’dan 77 km sonra da Ünye’ye vardık. Geceyi Ünye’de bir otelde geçirdik. (Gün boyu toplam 440 km yol aldık)

9 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ   
Sabah 6.00 da kalkıp otelden ayrıldık. Ünye’den Samsun yönüne doğru hareket ettik. 90 km yol aldıktan sonra Samsun’a ulaştık. Samsun’dan Ankara yoluna girdik. (Samsun–Ankara arası 419 km) Havza’ya kadar durmaksızın geldik. Havza’da pastanenin birinde sabah kahvaltısı yaptık. Havza’dan sonra Merzifon ve oradan da Çorum’a ulaştık. Adet olduğu üzere Çorum’dan leblebi aldık ve yolumuza devam ettik.
Çorum–Sungurlu arasında Alacahöyük sarı tabelasını gördüğümüz noktada, Alacahöyük yönüne sola ayrıldık. Hitit İmparatorluk merkezi olan bölgede Hitit dönemine ait çok görkemli kalıntılar var.  Önce Alacahöyük Müzesi’ni ardından da ören yerini gezdik. Daha sonra Hattuşaş’a ve Yazılıkaya’ya gittik. Hattuşaş müzesini de gezdikten sonra Sungurlu yönüne devam ettik. Sungurlu’dan itibaren Kırıkkale–Ankara hattını takip ederek saat 18.00 de Ankara’ya ulaştık.       
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ağustos 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder