Doğa ve Gezi Yazıları 3

AKGÖL (AYANCIK-SİNOP)

Akgöl’e ekibimizce değişik tarihlerde üç kez gidilmiştir. (Mayıs 1995, Haziran 1995, Haziran 1996) Bu gezilerden birinde Akgöl’ün 12 km kadar ilersinde yer alan İnaltı Mağarası ilk kez ekibimizce incelenmiş ve haritası çıkartılmıştır.

ULAŞIM
Ankara'dan gidecek ekipler için en uygun yol, Kastamonu yolunu takip etmektir (Ankara-Kastamonu arası 260 km). Bu etkinliğimizde jeeple ve hiç mola vermeksizin 3 saat 40 dakikada Kastamonu'ya ulaştık. Kastamonu'dan Boyabat-Sinop yönüne ayrılan yola sapmak gerekmektedir. Bu yola girildikten 40 km. sonra Taşköprü ilçesine ulaşılmaktadır (30 dakika). Taşköprü'den 28 km. sonra Hanönü ilçesine varılmaktadır. Hanönü çıkışından 15 km. sonra soldan Ayancık yolu ayrılmaktadır. Ayancık yoluna girildikten 17 km. sonra solda çeşmenin yanından Akgöl'e ve İnaltı Köyü'ne giden yol ayrımı bulunmaktadır (yol ayrımında tabela yok). Bu ayrımdan girildikten 3 km sonra yol ikiye ayrılıyor. Sağa dönülürse 10 km sonra İnaltı köyü merkez mahallesine ve köyün az yukarısında görünen İnaltı Mağarası’na ulaşılıyor. Sola dönülürse 2 km sonra Akgöl’ün kenarına geliniyor. Gölün Ankara’ya olan toplam uzaklığı 365 km dir.

AKGÖL
1486 m yüksekliğindeki Çangal Dağı eteklerinde, çam ve kayın ormanları içersinde yer alan Akgöl, gerçek bir doğa harikasıdır. Yemyeşil ormanların içine sıkışmış gibi görünen göl ve çevresi piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Göl çevresinde orman işletmesine ait iki bina yer almaktadır. Çevresinde çadırlı kamp da yapılabilen göl, özellikle hafta sonları çevreden gelen piknikçilerle dolmaktadır. Göl çevresinde çeşitli trekking parkurları mevcuttur. Göl içinde alabalık bulunduğu söylenmektedir.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Temmuz 1996
ALARAHAN VE ALARA KALESİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen, Rüştü Utkan, Levent Gökkuş, Varlık Özerciyes, Ayça İşçen, Barina Güven, Nuray Başçiftci, Atilla Gülşahin, Gülşah Ergun, Nadide Gülşahin  

GİDİLEN YER   
Alarahan ve Alara Kalesi/Alanya-Antalya

GİDİLEN TARİH
22-23 Nisan 1997

GİDİLEN ARAÇLAR
Lada Niva (Yavuz)
Opel Corsa (Rüştü)
Doğan (Nuray)

GEZİ GÜNCESİ
Bu geziye 16 kişi olarak başlanmıştır. Alanya’nın Gündoğmuş ilçesine gidilip, Geyik dağları silsilesi içinde yer alan Karayılan dağına çıkış yapılmıştır. Dağ çıkışından sonra ekibin 6 kişisi işleri olduğu için Ankara’ya dönmek üzere ayrılmıştır. Karayılan dağı ile ilgili bilgi için “ Dağ etkinlikleri ” bölümüne bakılabilir. Ekibin kalan üyeleri ise önce Dim çayı ve çevresinde gezi yapıp sonra Alarahan ve Alara Kalesi’ne gitmişlerdir.

22 NİSAN 1997
Dim Çayı Regülatör Tesislerinden, 17 km ilerde bulunan Alanya'ya geri döndük. Alanya Belediye Park'ında çay ve simitle kahvaltı yaptıktan sonra saat 17.00'de aynı yerde buluşmak üzere ekip dağıldı. Yavuz ve Atilla arabanın bir sorununu halletmek üzere Alanya sanayisinin yolunu tutarken, Ayça ve Nadide Alanya içinde turlamayı tercih ettiler. Nuray Alanya'daki eski bir tanıdığını aramaya giderken, Levent kayıplara karıştı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Ekibin diğer üyeleri ise Selahattinlerin yazlığına denize girmek üzere gittiler. 17.00'de parkta buluşulduktan sonra, bazı alışverişler yapılıp Alara Çayı kenarında kamp yapmak üzere Antalya yönüne doğru hareket edildi.
Alanya çıkışından 30 km sonra Alara Han yolu ayrımına gelindi. Ayrımdan sağa girip 7 km daha devam edildikten sonra Alara Han'a ve sonra da 1 km ilerdeki Alara Kalesi'ne ulaşıldı. Arabaları burada bırakıp, kaleye doğru devam eden patikadan 400 m kadar ilerledikten sonra Alara çayı kenarındaki kumsala kamp kuruldu. Közde pişirilen tavuk kanat ve sucuklardan sonra uzun süren ateş başı muhabbetinin ardından yatıldı. Oldukça rüzgarlı bir gece geçirildi.

23 NİSAN 1997
Sabah kampı topladıktan sonra Alara Han'ın kenarında ufak bir kahvaltı yapıp 7 km ilerdeki Antalya-Mersin karayoluna çıktık. Antalya yönünü (sağa ) dönüp 17 km devam ettikten sonra Akseki ayrımına geldik. Ayrımdan sağa dönüp 126 km sonra Seydisehir'e, buradan 102 km sonra Konya'ya ve 260 km sonra da Ankara'ya ulaşıldı.

ALARA HAN VE ALARA KALESİ
Antalya yönünden gelindiğinde, Manavgat İlçesi 30 km geçildikten sonra, Alanya yönünden gelindiğinde ise Alanya çıkışından 30 km sonra ayrılan 7 km’lik yol ile önce Alara Han'a daha sonra da 1 km ilerdeki Alara Kalesi'ne ulaşılabilmektedir.

ALARA HAN
Kapısının üzerindeki kitabesinde belirtildiği üzere, 1231 yılında 1. Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Yolculara ayrılan kısmı yapının ortasında yer almaktadır. Üstü açık bir koridorun her iki yanında sıralanan tonozlu dörder küçük odadan meydana gelmektedir.

ALARA KALESİ
Selçuklu başkenti olan Konya'yı, Alanya'ya (Alaiye) bağlayan ticaret yolu, Alara Çayı'nı izleyerek Akdeniz’e ulaşmaktaydı. Bu yolun Akdeniz yönündeki ilk durağı, Alara Han'dır. Yolcuların daha rahat ve güvenli seyahat etmeleri amacı ile Alara Han'ı ve ticaret yolunu korumak amacı ile Alara Kalesi inşa edilmiştir. Kalenin ilginç yapılarından biri, kaleye çıkmaya yarayan tünel şeklinde oyulmuş merdivendir. Ayrıca kalenin içinde bir de Selçuklu Hamamı yer almaktadır.

KAYNAKLAR
1- Antalya İl Yıllığı, 1967 s. 111-112
2- Antalya Net Turizm Yayınları
3- Tatil Türkiye Gezi Rehberi 1995 s. 320
4- Atlas Dergisi sayı 7
5- Akdeniz Bölgesi, Hüseyin Saraçoğlu 1968 s. 311-331

Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Nisan 1997
BAFA GÖLÜ 
VE HERAKLEİA ANTİK KENTİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen, Ayça İşçen, Atilla Gülşahin, Nadide Gülşahin, Levent Gökkuş, Ayşen Bahadır, A. Fuat Sütlü, Varlık Özerciyes, Gülçin Tezel, Alişya

GİDİLEN YER
Bafa Göl'ü, Herakleia Antik Kenti (Kapıkırı Köy'ü) ve Beşparmak Dağ'ları (Latmos Dağ'ı) Söke/Aydın

GİDİŞ TARİHİ
8 Şubat 1997,  Ankara çıkış saat: 5.30

DÖNÜŞ TARİHİ
11 Şubat 1997,  Ankara varış saat: 18.30

TOPLAM SÜRE
3 gün 13 saat

GİDİLEN ARAÇLAR
Lada Niva Jeep ( Yavuz )
Doğan SLX ( Levent )

ULAŞIM
Ankara - Afyon  ..............................................................................  255 km
Afyon - Denizli  ...............................................................................  235 km
Denizli - Aydın  ...............................................................................  125 km
Aydın - Söke  ...................................................................................  55 km
Söke - Kapıkırı Köy'ü  ....................................................................  30 km
Toplam  ............................................................................................  700 km

GEZİ GÜNCESİ

8 ŞUBAT 1997 CUMARTESİ
Bir gün öncesi akşamüzeri başlayan kar yağışı, gece boyunca aralıklı olarak devam ettikten sonra, sabaha karşı yola çıkma saatlerimize yakın durdu. Ancak bütün her yerin karlı ve yolların da buz olması, riskli bir yolculuk yapacağımızı göstermekle birlikte yola çıkma kararımızdan vazgeçmedik.  Arabaların yüklenmesini takiben 2 araç ve 8 kişilik ekiple saat 5.30'da Ankara'dan hareket ettik. İzmir'den gelerek geziye katılacak olan, Gülçin ve onun Amerika'lı arkadaşı Alişya ile Bafa Göl'ünün kenarında yer alan Kapıkırı Köy'ünde buluşmayı planladık.
Ulaşım bölümünde belirtilen yol hattını izleyerek, saat 19.30'da Bafa Göl'üne ulaştık. 700 km'lik yol boyunca, Emirdağ'dan Afyon'a kadar olan bölümde ve Afyon'dan da Dinar'a kadar olan kısımda yoğun kar ve buzlanma vardı. Yolun bu kısmında birçok trafik kazası ile karşılaştık. Denizli girişinde tekerimiz patladı, tekerin değiştirilmesi,  daha sonra tamiri ve yemek molaları ile birlikte yolculuğumuz 14 saat sürdü. Gülçin ve Alişya, İzmir'den öğlen saatlerinde bölgeye gelmişlerdi. Kendileri ile buluştuk. Köyün içinde, göl kenarındaki lokantaların önüne çadırlarımızı kurduk. Bölgede bir gün önce yağmış olan yağmur nedeni ile yerler kısmen ıslaktı. Varlık'ın annesinin yapmış olduğu zeytinyağlı dolmaları, biralarımızla birlikte yedikten sonra yattık.

9 ŞUBAT 1997 PAZAR
Güneşli ve çok güzel bir günle uyandık. Göl kenarında nefis bir kahvaltı yaptıktan sonra Herakleia Antik Kenti'ni dolaşmak üzere yürüyüşe başladık. Kapıkırı Köy'ü ile iç içe bulunan kalıntılar, zamanın ve köylülerin yoğun tahribatı sonucu epeyce kötü durumdalar. Öğlene kadar kalıntıları gezdikten sonra köyün çarşısına uğradık.
(kahvelerin bulunduğu kısım) Çarşıda gölden tutulan kefal balıklarının satıldığını görünce, akşam yemeğinde yapmak üzere bir miktar satın aldık. Daha sonra kampımızı kurduğumuz liman bölümüne gelip, buradaki balıkçı teknelerinden iki tanesi ile, İkiz Ada'lara gitmek üzere anlaştık. (İkiz Ada'lara araba yolu yok, köyden yaklaşık 5 km'lik patika ile yürüyerek ulaşılabiliyor) Göl üzerinden 30 dakika süren tekne yolculuğundan sonra İkiz Ada'lara ulaştık.Tekne sahipleri ile önümüzdeki günün sabahı bizleri aynı yerden almaları için anlaştık.
Yazın plaj görevi gören güzel bir kumsal, ana kara ile adalardan birini birbirine bağlıyor. Denizin ortasında yer alan küçük ada üzerinde, Meryem Ana adına yapılmış bir manastır bulunuyor. Kara ile bağlantılı olan büyük ada üzerinde ise, bu manastırı korumak için inşa edilmiş bir kale kalıntısı yer alıyor.
Kumsala kampımızı kurduktan sonra, bazılarımız bize enfes manzaralar sunan güneşin batışını izlerken, özellikle Atilla baltasını kaptığı gibi dağlara odun toplamaya gitti. Bir süre sonra diğer ekip üyelerinin de katkıları ile epeyce odun biriktirdik. Gece büyük bir ateş yaktık közünde kefal ve patateslerimizi güzelce kızarttık. Rakı ve biralar eşliğinde nefis bir gece geçirdik.

10 ŞUBAT 1997 PAZARTESİ
Sabah kampı topladık ve kahvaltı yaptık. Balıkçılar anlaştığımız üzere iki tekne ile bizi almaya geldiler. Teknelere binip Kapıkırı Köy'ündeki limana ulaştık. Gereksiz eşyalarımızı arabalara yükleyip Beşparmak Dağları'na yapacağımız yürüyüş için hazırlık yapmaya başladık.
Hazırlıkların tamamlanmasını takiben, lokantaların yanından Kapıkırı Köyü Yaylası'na doğru giden yolu izleyerek yaylaya ulaştık. Yayla girişinde sağdan dağa doğru giden bir patika var. Bu patika, antik Kral Yolu'na ait olduğu için zemini düz taşlarla döşenmiş ve oldukça belirgin.
Patikayı takiben dağa doğru hafif hafif yükselmeye başladık. Yürüyüş parkuru olarak çok etkileyici ve değişik olan bölgede, patika yer yer kesintiye uğruyor, ancak sonradan tekrar ortaya çıkıyor. Patikanın kaybedilmemesi için kırmızı boya ile işaretleme yapılmış. Patika boyunca 3 saat kadar yürüdükten sonra, patikanın dağı aşma noktalarına yakın bir yerde patikadan çıkıp kayalık kesime doğru tırmanmaya başladık. (Eğer patikaya devam etseydik, 2 saat kadar daha yürüdükten sonra "Arap Avlusu" olarak adlandırılan mevkide Stylos Manastırı'na ait kalıntılara ulaşacaktık.) Kayalık kesim üzerinde 1 saat kadar tırmandıktan sonra aşmamız kolay olmayan kayalıklarla karşılaştık. Burada yemek molası verdikten sonra, dönüşe geçtik. Geldiğimiz yolu takiben Kapıkırı Köy'üne geri döndük.
Hayli acıkmış ve yorulmuş olarak doğruca meyhaneye gittik. Sabahtan balıklarımızı ayırttığımız için bir sorunla karşılaşmadık. (Bayram nedeni ile talep fazla olduğundan akşama balık kalmıyor.) Yöresel yeşil zeytin, salata, patates kızartma ve tatlısu kefalinden oluşan menüyü, rakı eşliğinde götürdük. Meyhaneden çıktıktan sonra ilk gece kamp kurduğumuz alana tekrar çadırlarımızı kurduk.

11 ŞUBAT 1997 SALI
Sabah 5.30'da güçlükle uyanıp kampı topladık. 6.15'de Kapıkırı Köy'ünden ayrıldık. Gülçin ve Alişya'yı 10 km ilerdeki İzmir ana yoluna bıraktık ve tesadüf geçmekte olan bir otobüse bindirerek yolcu ettik. Daha sonra geldiğimiz yoldan, Ankara yönüne devam ettik. 11 saat 15 dakikalık yolculuktan sonra, saat 18.30'da Ankara'ya ulaştık. Dönüş sırasında, gelirken karlı ve buzlu olan bölümlerin erimiş olduğunu gözledik.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Şubat 1997
Kapuzbaşı Şelaleleri (Barazama Şelaleleri)

KATILAN KİŞİLER
Tülay Ateş
Bülent Ateş
Yavuz İşçen
Levent Acunsal

GİDİLEN YER
Kapuzbaşı Şelaleleri/Kayseri

GİDİŞ TARİHİ
30 Ağustos 1996, saat 05.30 Ankara çıkış

DÖNÜŞ TARİHİ
1 Eylül 1996, saat 21.30 Ankara varış

TOPLAM GEZİ SÜRESİ
2 Gün 16 saat

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva Jeep (Yavuz)

ULAŞIM
Ankara - Gölbaşı  ..........................................................................  20 km
Gölbaşı - Bala yol ayrımı  .............................................................  10 km
Ayrımdan - Bala  ..........................................................................   37 km
Bala - Kırşehir  ..............................................................................  121 km
Kırşehir - Mucur  ........................................................................... 23 km
Mucur - Hacıbektaş yol ayrımı ...................................................... 7 km
Ayrımdan - Hacıbektaş .................................................................. 18 km
Hacıbektaş - Nevşehir ....................................................................  47 km
Nevşehir - Ürgüp ............................................................................  18 km
Ürgüp - Yeşilhisar ..........................................................................  57 km
Yeşilhisar - Yahyalı ........................................................................  42 km
Toplam ...........................................................................................  400 km

GEZİ GÜNCESİ

30 AĞUSTOS 1996 CUMA
Saat 5.30'da hava henüz aydınlanmadan Konutkent'den Tülay ve Bülent'i alarak yola çıktık. Ulaşım bölümünde belirtilen yol hattını izledik. Yolculuk sırasında Ürgüp'te yemek molası verdik. Yeşilhisar'dan Niğde'ye doğru giderken, Yeşilhisar çıkışından 10 km sonra soldan Yahyalı yol ayrımından girdik. Bu ayrımdan 17 km sonra soldan Ovaçiftlik Köyü yol ayrımı var. Ayrımdan 1 km içeri girilirse, Türkiye'nin önemli kuş gözlem alanlarından biri olan Sultan Sazlığı'na geliniyor. Burada kısa bir mola verdikten sonra yolumuza devam ettik ve Yahyalı'ya ulaştık.

YAHYALI'DAN ŞELALELERE ULAŞIM (1. SEÇENEK)

Yahyalı - Ulupınar Köyü yol ayrımı ....................................................  9 km
Ayrımdan - Ulupınar Köyü  ................................................................. 60 km
Ulupınar Köyü - Kapuzbaşı Köyü ...................................................... 10 km
Kapuzbaşı Köyü - Şelaleler ..................................................................  1 km
Toplam ................................................................................................... 80 km

YAHYALI'DAN ŞELALELERE ULAŞIM (2. SEÇENEK)
Bizler bu gezimizde, 1. seçeneği kullanarak şelalelere ulaştık. 2. seçeneği dönüşte kullanarak şelalelerden Yahyalı'ya geldik. 2. seçenek, toplam 63 km sürüyor ve yol çok daha düzgün. Yahyalı'dan Kozan'a doğru giden yola girilip, en son Büyükçakır Köy'ü üzerinden şelalelere ulaşılıyor. Şelalelere gidişte kullandığımız 1. seçenekteki yol, toprak zeminli ve oldukça bozuk. Bozuk bölüm 71 km sürüyor ve binek arabalar için sorun çıkartabiliyor. Şelalelere gidişte de dönüşte de 2. seçeneğin kullanılmasını öneririz.    
Saat 18.00'de şelalelere ulaştık. Kapuzbaşı Şelaleleri'nin yer aldığı alan 1 sene önce Milli Park olarak ilan edilmiş. Park sınırları içinde çadırlı kamp yapılabiliyor. Kamp bekçisi, Duran Uçur bu konuda gelenlere yardımcı oluyor. Milli Park'a girişte, ufak bir üçret ödeniyor. Çadırla gece kalacaksanız ayrıca konaklama ücreti ödüyorsunuz. Arabalar için park yeri ve insanlar içinde tuvalet inşa edilmiş. Mangal yapmak, ateş yakmak serbest, ancak içki içmek yasak (tabelada öyle yazıyor!)
Dağcılar tarafından daha çok, Aladağlar geçişinin son durağı olarak bilinen Kapuzbaşı Şelaleleri, oldukça turistlik bir mekan haline gelmiş. Günübirlik turlarla gelenlerin yanı sıra, yakın merkezlerdeki yöre insanlarından da bir hayli gelen var. Gündüz yöre köylüleri keçi kesip gelenlere kilo hesabı satıyorlar. Gece çadırla konaklayan fazla kişi yok. Şelalelerin bulunduğu bölümün rakımı 700 m . Geceyi Milli Park içinde çadır kurarak geçirdik. Bülent'in Ankara'dan getirdiği büftekler ve köfteleri mangalda pişirirken, Levent'in közde patlıcandan yaptığı salatayı biralarımız eşliğinde götürdük.

31 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ
Sabah şelale ve dere sesleri arasında yer yer birbirimizi güçlükle duyarak güzel bir kahvaltı yaptık. Çadırlarımız haricinde tüm eşyalarımızı arabaya yükleyip saat 10.00'da şelaleleri gezmek üzere dolaşmaya başladık. Şelalelerin içinde yer aldığı kısım dar ve dik bir vadi olduğu için saat 10.00 ve 14.00 arasında güneş alıyor (Fotoğrafçıların dikkatine!).
Kapuzbaşı Şelaleleri'nin ilk bölümü vadinin bir yamacı üzerine dizilmiş, kayalardan fışkırarak akan 4 şelaleden oluşuyor. Şelaleler, yaklaşık 30-40 m yükseklikten aşağıda akan Aksu Deresi üzerine dökülüyor. Vadinin sonuna kadar yüründüğünde Büyükçakır Köyü'nün yaylası durumunda olan küçük bir yerleşim birimine geliniyor. Burada yukarıdan gelen bir dere Aksu Deresi ile birleşiyor iki dere birleştikten sonra Zamantı Irmağı'na karışıyor. Yaylanın içinden geçen yolu takiben, yukarıdan gelen dere izlendiğinde, bu derenin büyük oranda kayaların içinden fışkıran 3 şelale tarafından oluşturulduğu gözleniyor. Yayla içinden 15 dakika kadar yüründüğünde şelaleler sırası ile görülebiliyor. Gördüğümüz toplam 7 şelale, hepsi birden Kapuzbaşı Şelaleleri adı ile anılıyor.
Bütün şelaleleri gezdikten sonra derenin sakin bir kısmında serinleme ve yüzme molası verdik. Daha sonra kampımıza geri döndük. Akşamüzeri Kayseri'den tanıdığımız dağcı arkadaşımız Nihat Karakaya ile karşılaştık. Bir grup arkadaşı ile birlikte Zamantı Irmağı üzerinde rafting yaptıktan sonra buraya geldiklerini öğrendik. Geceyi onlarla sohbet ederek geçirdik.

1 EYLÜL 1996 PAZAR
Sabah Ankara'ya dönmek üzere saat 10.30'da şelalelerden ayrıldık. Dönüşte daha düzgün zeminli ve manzarasının daha güzel olduğunu öğrendiğimiz, Büyükçakır Köy'ü üzerinden Yahyalı'ya giden 63 km'lik yolu kullandık. Zamantı Irmağı'nın kenarından devam eden yolun manzarası gerçektende çok güzel. 2 saatlik yolculuktan sonra saat 12.30'da Yahyalı'ya ulaştık.

Yahyalı'dan sonra aşağıdaki güzelgahı izledik

Yahyalı - Develi ........................................................................  40 km
Develi - Erciyes Dağı Kayakevi ...............................................  20 km
Kayakevi - Kayseri ..................................................................  25 km
Kayseri - Kırşehir ....................................................................  118 km
Kırşehir - Bala .........................................................................   121 km
Bala - Ankara ..........................................................................   67 km
Toplam  (Yahyalı - Ankara)  .................................................  391 km

Bu yol takip edildiğinde, şelalelerden Ankara 454 km sürüyor. Dönüşte bu yolu kullanmamızın asıl nedeni Erciyes Dağ'ını yakından görmek istememizdi. Develi çıkışından 20 km sonra, 2220 m rakımda yer alan kayakevi ve otellerin bulunduğu noktaya ulaştık. Buradan dağa doğru girerek, Tele-ski'nin altından son istasyonuna doğru devam eden ve jeep harici araçlar için fazla uygun olmayan toprak yoldan tırmanmaya başladık. Otellerden itibaren 3 km sonra Tele - Ski'nin son istasyonuna geldik (rakım 2450 m) Buradan 3 km sonra da 2720 m rakımlı Tekir Yaylası'na ulaştık. Bu noktada araba yolunun önü, bir su kanalı ile kesildi. Burada Erciyes Dağı'nı seyrederek yemek yedik. Daha sonra 6 km'lik toprak yolu inerek ana yola çıktık. 25 km sonra Kayseri'ye, 306 km sonra da saat 21.30'da Ankara'ya ulaştık. Gezi boyunca toplam 995 km yol yaptık.

GEZİLEN YERLERLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ KAYNAKLAR

1- "Milli park olması gereken bir yöremiz Aladağlar"
      Bilim ve Teknik Dergisi, cilt 19, sayı 223, 1986
2-  Dağ Turizmi, İsmet Ülker
     Erciyes ve Aladağlar ile ilgili bölümler
3-  Erciyes Dağı Tırmanış Raporu, ANMAK Ekim 1995
4-  "Zamantı Irmağı, sular diyarında safari" Atlas Dergisi, Ocak 1995
5-  "Çadırlar köyler ve Aladağlar" Atlas Dergisi, Şubat 1996
6-  "Sultan Sazlığı" Gezi Türkiye Tatil Rehberi 1995 s 421
7-  "Sultan Sazlığı" Türkiye'nin önemli kuş alanları s 75
8-  "Sultan Sazlığı" Atlas Dergisi, Ekim1993
9-  "Sultan Sazlığı" Atlas Dergisi, Nisan1996
10-" Erciyes'de Kayak" Atlas Dergisi, Mart1996
11- "Kapuzbaşı Takım Şelaleleri" Doğa ve Gezi Dergisi, Haziran 1998
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ağustos 1996
ABANT GÖLÜ, SÜNNET GÖLÜ, 
ÇUBUK GÖLÜ
KARAMURAT GÖLÜ, SÜLÜKLÜ GÖL

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ayça Olcaytu İşçen
Rüştü Utkan
Özerk Olcaytu
Gülşah Ergül
Berna Yiğit

GİDİLEN YERLER
Abant Gölü
Sünnet Gölü
Çubuk Gölü
Karamurat Gölü
Sülüklü Göl

GİDİŞ TARİHİ
27 -28 Mayıs 2000

GİDİLEN ARAÇLAR
Lada Niva Jeep  (Yavuz)
Opel Corsa  (Gülşah)

ULAŞIM
Ankara’dan gidecek ekipler için en uygun yol, İstanbul otobanını takiben otobanın kesintiye uğradığı Bolu dağı geçişine kadar devam etmektir. Otobanın bittiği ve yolun E5 ile kesiştiği noktada karşıdan Abant yolu ayrılmaktadır. Ankara’dan buraya kadar olan uzaklık 182 km’dir. Abant ayrımından girildikten 22 km sonra Abant Gölü’ne ulaşılmaktadır. Ankara’dan Abant Gölü 204 km dir. Abant Gölün’den itibaren Mudurnu yolu takip edilecektir. 14 km sonra karşılaşılan ayrımdan Mudurnu’ya girmeksizin Göynük yönüne devam edildiğinde, 6 km sonra, Nallıhan-Göynük yol ayrımına gelinmektedir. Ayrımdan Göynük yönüne devam edilecektir. 24 km kadar sonra soldan Sünnet Gölü yolu ayrılmaktadır. Bu noktadan Sünnet Gölün’e 4 km lik toprak yolla ulaşılmaktadır. Sünnet Gölünün Ankara’ya olan toplam uzaklığı 252 km dir. Sünnet Gölü’ne sapılmaksızın Göynük yönüne devam edildiğinde, 17 km sonra sağdan Çubuklu Göl yolu ayrılmaktadır. Ayrımdan itibaren toprak olan 6 km lik yol ile göle ulaşılmaktadır. Çubuklu Göl’ün Ankara’ya olan toplam uzaklığı 271 km dir. Eğer Çubuklu Göl yoluna sapılmayıp, Göynük yönüne devam edilirse, yaklaşık 5 km sonra Göynük’e ulaşılabilir.
Göynük’den Mudurnu yönüne devam edilirken Göynük çıkışından 32 km sonra soldan Akyazı yolu ayrılmaktadır. Akyazı yoluna girilip, (eski yola girilecek yeni yolun inşaatı devam ediyor) yaklaşık 20 km gidildikten sonra yolun solunda Karamurat Gölü bulunmaktadır. (Ankara’dan direk gelinmesi durumunda 254 km) Karamurat Gölü’nden sonra Akyazı yönüne 5 km daha devam edildiğinde soldan Sülüklü Göl yolu ayrılmaktadır. Ayrımdan itibaren 9 km lik toprak yolla Sülüklü Göl’e ulaşılmaktadır. (Ankara’dan direk gelinmesi durumunda 268 km) Sülüklü Göl’ün Mudurnu’ya olan uzaklığı 50 km dir.

ABANT GÖLÜ
Bolu şehir merkezine 12 km uzaklıkta bulunan Abant Göl’ünün, Ankara’ya olan uzaklığı 204 km’dir. 1325 m rakımda yer alan göl, Abant dağları üzerinde oluşmuş bir krater gölüdür. Yeraltı suları ile beslenen gölün en derin yeri 17 m’dir. Çam, kayın, köknar ağaçları ile çevrili olan gölde, alabalık bulunmaktadır. Gölün hemen hemen bütün kıyılarında sarı ve beyaz nilüfer çiçekleri gölün üzerini kaplamaktadır. Göl çevresi piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca çeşitli oteller yapılmıştır.

SÜNNET GÖLÜ
Göynük’e 27 km uzaklıkta bulunan gölün, Ankara’ya olan uzaklığı 252 km dir. En derin yeri 22 m olan göl,  820 m rakımda yer almaktadır. Kurudağ ve Erenler tepesi arasındaki dar ve derin vadide bir heyelan çukurunda oluşmuş olan sünnet gölü, etrafında bulunan dereler ve bazı yeraltı su kaynaklarından beslenmektedir. Gölün etrafı karaçam ağaçları ile çevrilidir. Gölde mercan ve alabalık bulunmaktadır. Göl kenarında Orman işletmesine ve Mudurnu tavukçuluğa ait tesisler bulunmaktadır.

ÇUBUK GÖLÜ
Göynük’e 11 km uzaklıkta bulunan gölün Ankara’ya olan uzaklığı 271 km dir. Kayabaşı Tepesi’nden inen bir heyelanın oldukça geniş bir vadiyi tıkaması sonucu, arkada kalan heyelan çukurunda oluşmuştur. Ortalama 13 m derinliğe sahip olan gölde, sazan ve alabalık bulunmaktadır. Çubuk yaylasından inen Çubuk deresi ve bazı yan dereler ile yeraltı kaynaklarından beslenmektedir. Göl etrafı çam ormanları ile kaplıdır. Gölün kenarında Çubuk köyüne bağlı Gölbaşı Mahallesi bulunmaktadır.

KARAMURAT GÖLÜ
Mudurnu’dan Akyazı’ya giden yolun solunda, Karamurat köyü yakınında yer almaktadır. Mudurnu’ya olan uzaklığı yaklaşık 44 km dir. Ankara’ya olan uzaklığı ise 254 km’dir.  Karayolunun hemen kenarında bulunan gölün üç tarafı dağlarla çevrilidir. Dipten kaynayan ve çevreden inen sularla beslenmektedir. Kenarları sazlık olan gölde balık bulunmaktadır.

SÜLÜKLÜ GÖL
Ankara’dan Mudurnu–Akyazı yolu takip edilerek gidilen gölün, Mudurnu’ya olan uzaklığı 50 km’dir. Ankara’ya ise 268 km uzaklıkta yer almaktadır. Akyokuşkavağı köyü sınırları içinde yer alan göl, Mudurnu–Akyazı anayolundan 9 km içerde bulunmaktadır. Göl bugün, Milli parklar tarafından “Tabiatı koruma alanı” ilan edilmiştir. Etrafı tamamen ormanlarla kaplı olan gölün kenarında Orman işletmesine ait bir yapı bulunmaktadır.

GEZİ GÜNCESİ

27 MAYIS 2000
İki araç ve altı kişilik ekibimizle Cumartesi sabah 8.00 de Ankara’dan yola çıktık. Ulaşım bölümünde belirtilen hattı izleyerek Abant gölüne ulaştık. Ancak burayı daha önceden gezmiş olduğumuz için durmaksızın Sünnet gölüne doğru devam ettik. Göl kenarında kurulu çardakların altında güzel bir kahvaltı hazırladık. Kahvaltıdan sonra göl etrafında bir tur atarak yürüyüş yaptık. Göl etrafında çadırlı kamp yapacak çok uygun bir yer göremedik. Bunun üzerine Çubuklu göle devam etmeye karar verdik. Çubuklu gölde önce kamp yerimizi belirledik. (Çadırlı kamp yapmak için oldukça elverişli yerler mevcut) Daha sonra bir süre uzanıp dinlendik. Sonrasında çadırlarımızı kurup akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Geceyi ateş başında sohbet ederek geçirdik.

28 MAYIS 2000
Sabah kahvaltısı takiben Göynük’ü görmek üzere hareket ettik. Göynük yoluna çıktığımız andan itibaren yoğun bir araç trafiği ile karşılaştık. Bu durumu pek hayra yoramamakla birlikte Göynük’ün pazarı olabileceğini düşündük. Ancak Göynük’e vardığımızda 1459 yılında Göynükte ölen ve Fatih Sultan Mehmet’in hocalarından olan Akşeksettin Türbesi’nin burada olduğunu öğrendik. Hacı Bayram Veli’den sonra Bayramilik Tarikatı’nın da yürütücüsü olan Akşemsettin’in her yıl ölüm gününde türbesi başında yoğun bir kalabalık tarafından anıldığını böylece öğrenmiş olduk. Göynük küçük ancak sevimli bir ilçe.  Kalabalık nedeni ile Göynük’ü gezemedik ve geldiğimiz yolu takiben Sülüklü göle gitmek üzere devam ettik. Akyazı yoluna döndükten 20 km kadar sonra Karamurat Gölü kenarından geçtik. Vaktimiz azaldığı için göl kenarında durmaksızın devam ettik. 5 km kadar sonra Sülüklü göl yolu ayrımına geldik ve ayrımdan 9 km sonra da göle ulaştık. Sülüklü gölde bizi ilk karşılayan yağmur oldu. Neyse yağmur kısa sürdü ve göl çevresinde kısa bir gezi yaptık. Çok güzel ormanlık bir alan ve kamp yapmaya uygun düzlükler mevcut. Yürüyüşü takiben geldiğimiz yoldan Ankara’ya geri döndük. Abant çıkışında yol kenarındaki alabalık lokantalarının birinde yemek yedik.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mayıs 2000
YEDİGÖLLER/BOLU

KATILAN KİŞİLER
Ayça İşçen, Rüştü Utkan, Gülçin Tezel, Yavuz İşçen, Barina Utkan, Gaye, Atilla Gülşahin                  Özerk Olcaytu, Nadide Gülşahin

GİDİLEN YER
Yedigöller/Bolu

GİDİŞ TARİHİ
29–30–31 Ekim 1999

GİDİLEN ARAÇLAR
Lada Niva jeep (Yavuz), Opel Corsa (Rüştü), Ford Eskort (Gaye)
                                          
ULAŞIM
Ankara’dan gidecek ekipler için en uygun yol, İstanbul otobanını takiben Yeniçağa’ya kadar gitmektir. Ankara çıkışından 138 km sonra otobandan Yeniçağa yolu ayrılmaktadır. Bu ayrımdan girilip eski yola E5’e çıkılmaktadır. E5’den sağa (Ankara yönüne) dönülüp 5 km kadar ilerlendiğinde Yeniçağa’ya gelinmektedir. Yeniçağa çıkışından sola Mengen-Devre–Zonguldak hattı ayrılmaktadır. Buradan girilip 20 km gidildiğinde Mengen’e ulaşılmaktadır. Mengen çıkışından 5 km sonra da soldan Dirgine ve Yedigöller Milli Parkı yolu ayrılmaktadır. Ayrımdan sonra sert zeminli stabilize yoldan 45 km ilerlenerek Yedigöller’e ulaşılmaktadır. Bu yoldan Ankara–Yedigöller arası 213 km dir.

YEDİGÖLLER
Bolu’nun 42 km kuzeyinde bulunan Yedigöller, çam, kayın, kızılağaç ve köknar ormanları arasına sıkışmış yedi küçük gölden oluşur. Bu alan, 1965 yılında milli park ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Toprak kayması nedeni ile vadinin önünün tıkanması sonucu oluşan göllerin her birinin ayrı ismi vardır. Seringöl, Büyükgöl, Deringöl, Kurugöl, Nazlıgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak adlandırılan göllerin büyüklükleri değişmektedir. Bu göller yüzey ve yeraltı akışları ile birbirlerine bağlıdırlar.
785 m rakımda yer alan bölge, aralık–ocak–şubat aylarında genellikle karla kaplı olduğundan ulaşımı oldukça zordur. Gezi için en uygun dönem, nisan ve kasım ayları arasıdır. Milli park müdürlüğünce göllerin etrafı piknik yapmak amacı ile düzenlenmiştir. Tuvalet, çeşme ve ateş yakmak için ocaklar vardır. Ayrılan bölümlerde ücret karşılığı çadırla gece kalınabilmektedir. Ayrıca milli park içinde Orman Bakanlığı’na ait 40 yatak kapasiteli bungalow tipi evler de bulunmaktadır. Bunlarda kalabilmek için önceden ayarlama yapmak gerekmektedir. Milli park, hafta sonu günübirlik gelen piknikçilerle dolup taşmaktadır. Sakin bir ortam düşünülüyorsa, hafta içi ya da sezon dışı dönemlerde gelinmelidir.
Milli park içinde, Seringöl’ün alt tarafında, 1965 yılından beri üretimine devam eden bir alabalık üretme çiftliği bulunmaktadır. Burada isteyene ücreti karşılığı alabalık satışı yapılmaktadır. Ayrıca Sazlıgöl’ün yanından devam eden yolu takiben geyik üretme çiftliğine gidilmektedir. Çiftlikte üçü dişi, biri erkek dört geyik bulunmaktadır. Şansınız iyi ise bunları dolaşırken görebilirsiniz. Park içinde en çok gezilen yerlerden biri de, şelaledir. Nazlıgöl'ün suları, daha aşağıda yer alan Deringöl’e doğru süzülürken bir ara ufak bir şelale oluşturmaktadır. Göllerin etrafını dalaşıp, balık ve geyik üretme çiftliklerini gezip, şelaleyi de gördükten sonra biraz enerji toplayıp yapmanız gereken bir şey daha var. Nazlıgöl’ün yanından devam eden ve Bolu’ya kadar giden yola girip yaklaşık 5 km kadar yürüdükten sonra 900 m rakımda Kapankaya mevkiine ulaşırsınız. (tabi ki buraya ille de yürümeniz gerekmiyor araba ile de ulaşabilirsiniz) Bu noktadan yukarı doğru 10 dakika süren bir tırmanıştan sonra Bakacak Tepe’ye gelinir. Tırmanışı kolaylaştırmak için milli park müdürlüğünce tahta basamaklar yapılmış olan bu bölümü çıktığınızda,  tüm Yedigöller bölgesini yukardan kuşbakışı izleyebilme fırsatını yakalamış olursunuz.

GEZİ GÜNCESİ

29 EKİM 1999
İki araba ve yedi kişilik ekibimizle sabah 7.30 da, ulaşım bölümünde belirtilen hattı izleyerek yola çıktık. Gülçin ve Gaye İstanbul’dan gelecekler ve kendileri ile Mengen’de buluşacaktık. Mengen merkezde bir kahvede çay molası verip İstanbul ekibini beklemeye başladık. Saat 11.00 de buluştuk bir süre sohbet ettikten sonra yola devam ettik. Saat 13.30 da Yedigöller’e ulaştık. Umduğumuzdan daha fazla bir kalabalıkla karşılaştık. Çadırlı kamp için ayrılan alana yaklaşık 100 çadır kurulmuştu. Kalabalıktan oldukça uzak bir alana bizlerde çadırlarımızı kurduk. Çevrede ufak çaplı geziler yapıp, şelaleyi gezdikten sonra akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Bu arada yolculuğumuz sırasında yer yer yağan yağmur tekrar başladı. Yemekten sonra Ankara’dan getirdiğimiz kuru odunlar sayesinde hemen ateşimizi yaktık. Geceyi ateş başında sürekli tıkınarak geçirdik. Saat 9.30 da yattık. Yağmur, tüm gece boyunca yağmaya devam etti.

30 EKİM 1999
Sabah kahvaltısını takiben Alabalık üretim tesislerine kadar gidip ateşte pişirmek üzere balık satın aldık. Daha sonra grubun erkekleri kamp yerinde kalırken, bayanlar araba ile Bakacak tepe’ye ve daha ilerde bulunan yaylaya doğru bir gezi düzenlediler. Bu arada kamp ekibi odun toplama, balıkların temizlenmesi ve yemek hazırlıkları ile uğraştı. Bayanların dönmesinden sonra hep birlikte yemek yendi. Akşam gene ateş başı muhabbetini sürdürdük. İzmir Zirve Dağcılık grubu şarkıları ve darbukaları ile gecemize renk kattılar!

31 EKİM 1999
Sabah kahvaltısından sonra kampı topladık. Gezi boyunca ilk defa güneş açmıştı bunun tadını çıkarmak üzere göllerin etrafında kısa bir yürüyüş yaptık. Fotoğraf çektik. Daha sonra geldiğimiz yolu takiben dönüşe başladık. Mengen’de yemek molası verdik. Müdür Restoran’da yemeğimizi yedikten sonra İstanbul’a devam edecek olan Gülçin ve Gaye ile vedalaşıp tekrar yola çıktık. Otobanı takiben saat 18.00 de Ankara’ya ulaştık.   
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ekim 1999
GAVURKALE GEZİSİ


KATILAN KİŞİLER
Orhan Altıntuğlu
Aycan Altıntuğlu
Nihal Demirtaş
Hakan Erdemir
Rüştü Utkan
Yavuz İşçen

GİDİLEN YER
Dereköy/Haymana-Ankara

GİDİŞ TARİHİ
31 Mart 1991  (Günübirlik gezi)

GİDİLEN ARAÇ
Land Rover jeep  (Orhan)

GAVURKALE
Gavurkale, Haymana’ya bağlı Dereköy yakınında bulunmaktadır. Ankara’ya olan uzaklığı yaklaşık 40 km kadardır. Ankara–Haymana karayolu yakın zamana kadar Dereköy’ün içinden geçmekteydi. Bugün yeni açılan ve asfaltlama çalışmaları devam eden yol, Dereköy’ün dışından geçmektedir. Gavurkale’ye gidebilmek için, önce Dereköy’e gitmek gerekmektedir. Dereköy’ün içinden sağa ayrılan toprak zeminli yol, 1 km sonra tek kemerli taş bir köprünün üzerinden geçer. Bu köprünün üzerinden sağa bakıldığında 600 m kadar ilerde Gavurkale tepesi görülmektedir.
Not: Gavurkale hakkında daha fazla bilgi için “Araştırma Yazıları” bölümüne bakınız.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mart 1991

GORDION (YASSIHÖYÜK) GEZİSİ


KATILAN KİŞİLER
Orhan Altıntuğlu
Nida Büyükçıvgın
Esin Doğruer
Sevda Güner
Yavuz İşçen
Ayça Olcaytu

GİDİLEN YER
Yassıhöyük Köyü/Polatlı-Ankara

GİDİŞ TARİHİ
28 Haziran 1992

ULAŞIM
Ankara–Polatlı yolunu takiben önce Polatlı’ya gelinir. Ankara–Polatlı arası 70 km. Polatlı’dan Sivrihisar yönüne devam edilir. Polatlı çıkışından 18 km sonra sağdan sarı tabela ile Gordion yolu ayrılır. Ayrımdan 12 km sonra Yassıhöyük köyüne ve köyün hemen bitişiğinde yer alan Gordion’a ulaşılır. Ankara’ya olan toplam uzaklığı 100 km dir.
Not: Gordion hakkında daha fazla bilgi için “Araştırma Yazıları” bölümüne bakınız.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Haziran 1992

BOZDAĞ, GÖLCÜK GÖLÜ
SARDES ANTİK KENTİ
PAMUKKALE GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ayça İşçen
Ruhi Uyar
Özerk Olcaytu
Rüştü Utkan
Barina Utkan
Filiz Güven
Varlık Özerciyes

GİDİLEN YER
Bozdağ/Ödemiş / İzmir
Gölcük Gölü/Ödemiş / İzmir
Sardes antik kenti/Salihli / Manisa
Alaşehir/Manisa
Buldan/Denizli
Pamukkale/Denizli

GİDİŞ TARİHİ
28 Mart 1999 Pazar saat: 6.30 Ankara çıkış

DÖNÜŞ TARİHİ
31 Mart 1999 Çarşamba saat: 17.30 Ankara varış

ETKİNLİK SÜRESİ
3 Gün 11 saat

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva jeep ( Yavuz )
Opel Corsa ( Rüştü )

ULAŞIM
Ankara, Afyon, Uşak, İzmir hattını takip ettik.
Ankara .............................................. Afyon ...................... 250 km
Afyon ................................................. Uşak ........................ 95 km
Uşak ................................................... Kula ........................ 70 km
Kula ................................................... Salihli ...................... 40 km
Salihli ..........Bozdağ ve Ödemiş yol ayrımı ....................... 6 km
Ayrımdan ........................................... Bozdağ ..................... 23 km
Bozdağ ...................................... Kayak tesisleri .................. 5 km
TOPLAM ............................................................................ 489 km 

Bozdağ .....................................Gölcük  Gölü ........................................... 10 km

NOT: Ulaşım ile ilgili diğer bilgiler, gezi güncesi bölümünde verilecektir.

BOZDAĞ (2159 M)
İzmir'in en yüksek dağıdır. "Kırklar Tepesi" adı ile bilinen en yüksek doruğu 2159 metredir. Asıl zirvenin biraz doğusunda 2133 m yüksekliği bulunan "Çatalsivrisi Tepesi" yer almaktadır. Her iki zirve arasında yüksekliği 2000 m'den fazla iki tepe daha bulunmaktadır. Volkanik bir dağ olan Bozdağ'ın etekleri karaçam ormanları ile kaplıdır.

TIRMANIŞ ROTALARI 
Bozdağ’a ulaştıktan sonra Bozdağ’ın içinden tabela ile işaretlenmiş 5 km lik bir yol “Kış sporları kayak merkezi” ne gitmektedir. Kayak merkezine ulaştıktan sonra (rakım 1540 m) Zirve kafeteryanın yerini sorun. Telesyej hattını takiben kafeteryaya ulaşabilir ve buradan da zirve yönüne devam edebilirsiniz.  Dağın zirvesine yakın bir noktada “ Kış sporları kayak merkezi ” bir kafeterya kurmadan önce dağa çıkış için yaygın olarak kullanılan yol, batı rotasını takip etmekti. Batı rotasına iki farklı yoldan ulaşılabilmektedir. 

1- Bozdağ ilçesi, Mermeroluk Çeşmesi'nden itibaren çam ağaçları arasından yükselerek dağın batı rotasına girilir. Bozdağ ilçesinin rakımı 1150 m dir. Bu rota "Kıble Kayalıkları" adı verilen kayalık bölüme kadar devam eder. Kayalıkların arka yüzünden dolaşmak daha uygundur. Kayalık kısım geçildikten sonra sırt takiben yükselmeye devam edilir ve "Kırklar Mezarlığı" adı verilen düzlük bir alana ulaşılır. Bu alanda, eski bir savaşta ölen askerlere ait 40 mezarın bulunduğu doğrultusunda bir inanış vardır. "Kırklar Tepesi" adı verilen 2159 m yükseklikteki ana doruk, bu düzlük alanın doğusunda biraz ilerde yer almaktadır.

2- Tozlu Yaylası üzerinden de dağın batı rotasına ulaşılabilir. Tozlu Yaylasına ulaşabilmek için, Ödemiş tarafından gelindiğinde Gölcük'e ayrılan yolun kenarında bulunan mezarlığın yanından doğuya doğru devam eden toprak yola girilmelidir. Bu yol yaklaşık 3 km sonra yaylaya ulaşır. Yaylanın rakımı 1350 m dir. Tozlu Yaylası, ormanlık alanın dışında kalmaktadır. Yaylada az sayıda yayla evi bulunmaktadır. Tozlu Yaylasına kamp kurulup tırmanışa buradan başlanabilir. Batı rotasını takiben Kıble Kayalıklarına ulaşılır Tırmanışın kalan kısmı diğer bölümde anlatılan rota ile aynıdır.

GÖLCÜK GÖLÜ
Bozdağ'ın yaklaşık 10 km uzaklığında bulunan Gölcük Gölü, Bozdağ zirvesinin batısında etrafı karaçam ormanları ile kaplı bir krater gölüdür. Göl tatlı su kaynakları ile beslenmektedir.  1.5 km2'lik alana sahip olan gölün rakımı 1050 m dir. Derinliği 7 m ye ulaşan gölde sazan ve yayın balığının yanı sıra kerevit bulunmaktadır. Göl çevresinde patates üretimi yaygındır. Göl çevresi son dönemde İzmir ve Salihli'den gelenlerin yaptıkları yazlıklarla dolmaya başlamıştır. Küçük bir kumsalı da bulunan gölde yüzülebilmektedir. Orman işletme binasının bulunduğu tepeden göl manzarası çok güzel görünmektedir. tepeden inerken bir patika ile "Yeşilçam Piknik Alanı" na gidilmektedir. Göl çevresinde otel, pansiyon ve çadırla konaklanabilecek uygun alanlar vardır. Lokantalarında oğlak etinden yapılan güveç ve sarımsak sosu ile sunulan yayın tava yaygındır. Ayrıca Ödemiş köftesi ve bölgede yapılan sucukları ünlüdür. Pazar günleri kurulan halk pazarında yöresel el işleri oldukça uygun fiyatlara satılmaktadır.

ALAŞEHİR
Alaşehir, Manisa’ya bağlı büyük bir ilçe. Geçerken uğramamızın nedeni, benim 3 ve 8 yaş arası dönemimin burada geçmiş olması. Çocukluğumdan kalma en eski anılar buraya ait. 1961 yılında babamın görevi gereği buraya gelip 1965 yılında buradan Ankara’ya taşınmıştık. Ben ilkokul birinci sınıfı Alaşehir’de “9 Eylül ” İlkokulunda okuyup, ikinci sınıfa Ankara’da başlamıştım. O günden bu yana hiç gitmediğim Alaşehir benim için ilginç olacaktı. Ekip de benim ricamı kırmayıp Alaşehir’de kısa bir gezinti yapmayı kabul etti. 
Alaşehir’in antik dönemdeki adı, Phıladelphıa’dır.  Hıristiyanlığın yeni yayılma dönemlerinde batı Anadolu’da ilk kurulan 7 kiliseden biri Alaşehir’de bulunmaktadır. Bugün St. Jean kilisesi olarak anılan ve çevre düzenlemesi yapılarak koruma altına alınmış olan yapı, eskiden bizim komşumuzun bahçesinin içinde yer almaktaydı ve mahalle çocuklarının oyun alanlarından biriydi.  Bizim evimiz ise bu kilisenin tam karşısında bulunuyordu. Dolayısı ile eski evimizi bulmak hiç de zor olmadı. İşin ilginç yanı, Alaşehir çok değişmiş ve büyümüş olmasına karşın eski evimizin olduğu gibi duruyor olmasıydı.

SARDES ANTİK KENTİ

TARİHÇE
Sardes antik kenti, Ankara-İzmir karayolu üzerinde Salihli'ye yaklaşık 7 km uzaklıkta yer almaktadır. Kazılardan elde edilen bilgilere göre Sardes'deki ilk yerleşim MÖ 1300 yıllarına kadar uzanmaktadır. Daha sonraki yıllarda Batı Anadolu'da güçlü bir devlet olarak ortaya çıkacak olan Lidya'ya başkentlik yapacak olan Sardes, MÖ 680-652 yılları arasında kral olan Gyges döneminde iyice ünlenmiştir. Lidya'nın son kralı olan Kroisos zamanında kentin zenginliği doruğa ulaşmıştır. MÖ 7. asrın sonunda ilk para Lidya'da basılmıştır. Antik dönemdeki adı ile Paktolos Irmağı'nın (Sart Çayı) taşıdığı altın kırıntıları kentin zenginliğini artırırken, Lidya'nın Anadolu ticaretinde oynadığı rol de bu zenginliği pekiştirmiştir.
Anadolu'nun Pers istilasına uğradığı dönemde MÖ 547 yılında Lidya, Pers egemenliğine girmiştir. Bu olay aynı zamanda Lidya Devleti'nin de sonu olmuştur. Sardes'in bütün zenginliği bu dönemde İran'a taşınmıştır.   Persler, Anadolu'daki egemenlikleri sırasında, Batı Anadolu'yu İran'a bağlayan ünlü "Kral Yolu" nu inşa etmişlerdir. 2500 km uzunluğundaki bu yolun Anadolu'daki başlangıç noktası Sardes'dir. İskender'in Anadolu'daki Pers egemenliğine son vermesinden sonra da varlığını bir grek şehri görünümünde sürdüren Sardes, Roma döneminde de zenginliğini korumuştur. Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde Anadolu'da kurulan 7 kiliseden biri Sardes'dedir. 14. yüz yıldan itibaren bölge Türklerin hakimiyetine geçmiştir.

GÖRÜLEBİLECEK KALINTILAR
Sardes'de ilk kazılar, 1910-1914 yılları arasında Amerikalı ekipler tarafından, Artemis Tapınağı ve Lidya mezarlarında yapılmıştır. 1958 yılında yeniden başlatılan kazı ve restorasyon çalışmalarına, 1977 yılından bu yana yeni bir ekiple devam edilmektedir.

1- ARTEMİS TAPINAĞI: Büyük İskender'in kentte Helen yaşam tarzını yerleştirmesinden sonra, MÖ 300 yıllarında iyonik tarzda inşa edilmiştir. Ancak MÖ 5. yy'ın sonlarından itibaren bu yörede Artemis adına adanmış bir sunak bulunmaktaydı, Lidya yapısı olarak belirtilen kırmızı kum taşından yapılmış bu sunağın belirtilenden daha da eski olduğu ve hatta Anadolu'da çok yaygın olan kybele kültü ile bağlantılı bulunduğu öne sürülmüştür. Tapınak daha sonradan bu sunağın çevresine yapılmıştır.

2- BİZANS KİLİSESİ: Artemis Tapınağı'nın güney-doğu köşesinde MS 4.yy'dan kalma bu kilisenin Anadolu'da ilk kurulan 7 kiliseden biri olduğu tahmin edilmektedir. 

3- PİRAMİT MEZAR: Akropol tepesinin batı yamacında Lidya mezarlarından farklı tipte bir mezar yapısı vardır. MÖ 5-4 yy'a tarihlenen bu yapı, Pers hakimiyeti döneminde inşa edilmiştir. Bugün yalnızca alt kısımları görülebilen mezarın, bir Pers soylusu ve onun savaşta ölümü üzerine intihar eden karısına ait olduğu sanılmaktadır.

4- BRONZLU EV: MS 550 yıllarına tarihlenen büyükçe bir eve ait kalıntılar içinde, çok sayıda dinsel nitelikli bronz eser bulunmuştur. Evin yüksek rütbeli bir rahibe ait olduğu düşünülmektedir.

5- GYMNASİON: MS 2. yy'a tarihlenen gymnasion ve ona bağlı yapılar, kazı ve restorasyon çalışmalarından sonra Roma şehirciliğinin zenginliğini ve görkemini yansıtır hale gelmişlerdir. İki büyük salonu bulunan yapının doğudaki giriş kapısı eşsiz güzelliktedir.

6- SİNAGOG: MS 3. yy'da inşa edilmiş olan bu yapının içinde bulunan bir yazıta dayanılarak, Yahudi sinagogu olduğu anlaşılmıştır.

BULDAN
Denizli’ye bağlı küçük ve şirin bir köy olan Buldan, son dönemlerde adını yöresel dokumalarının yeniden moda olması ile epeyce duyurdu. Oysa Buldan’da evlerde el tezgahlarında yapılan dokumacılığın tarihi çok eskilere kadar gidiyor. Biz de Buldan’a yöresel dokuma ürünlerine bakmak ve satın almak üzere uğradık. Çarşının içinde caddenin iki kenarına karşılıklı dizilmiş bir çok dükkan var. Bunların içinde ürün kalitesi ve çeşidi ile adını fazlası ile duyurmuş olan, Ödel’e girdik. Ufak çaplı alışveriş yaptık. Buldan kumaşlarına iş yapılması sonucu elde edilmiş birçok ürün çeşidi var. Masa örtüleri, sehpa takımları, peştemallar, pareolar, çeşitli şallar, havlular vb. Buldan, artık bölgeye tur düzenleyen firmaların da uğrak yerlerinden biri olmuş. Bölgeye İzmir’den ve çevredeki diğer merkezlerden hafta sonları alışveriş amaçlı günübirlik turlar düzenleniyor.

PAMUKKALE
Denizli ili Akköy Bucağı'nda bulunan Pamukkale, sıcak ve mineralli su kaynakları ve bu suların yüzeyde oluşturduğu traverten formasyonları ile ünlü. Suyun aktığı yamaçlar, karbondioksitin uçması ve kalsiyumun çökelmesi sonucunda bembeyaz bir görüntü almış. Traverten taraçalarda biriken sularda serinleme imkanı var. Travertenler üzerinde dolaşmak, güneşlenmek ve sulara girmek ayakkabısız olmak şartıyla serbest. Suyun yüzeye çıkmış olduğu noktalarda kurulmuş olan oteller, su akışını sınırladıklarından travertenlerin kararma tehlikesi ortaya çıkmış. Travertenler üzerinden güneşin batışı oldukça iyi görüntüler veriyor.
Pamukkale'de gezilecek diğer yerler arasında, hemen bitişiğindeki Hierapolis Antik Kenti, Pamukkale Müzesi, Karahayıt sıcak su kaynağı ve Hierapolis'e 10 km. kadar uzakta bulunan Laodikea Antik Kenti sayılabilir.

(HIERAPOLIS)-PAMUKKALE
Denizli'yi Afyon'a bağlayan anayolu takiben Denizli çıkışından 5 km. sonra soldan Pamukkale yolu ayrılır. Ayrımdan 14 km. sonra Pamukkale'ye ve hemen onun bitişiğinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'ne gelinir.

Hierapolis ile ilgili başlıca kaynaklar
Pamukkale (Hierapolis) - Sabahattin TÜRKOĞLU S. 274
Gezi Türkiye Tatil Rehberi S. 274
Karia - George E. BEAN S. 277
Arkeoloji - Prof. Dr. Cevdet BAYBURTLUOĞLU S. 108
Anadolu Uygarlıkları - Ekrem AKURGAL S. 464
Türkiye’nin Az Bilinen Doğal ve Arkeooljik Değerleri - Jeolog Dr. Temuçin AYGEN s.49

GEZİ GÜNCESİ

28 MART 1999 PAZAR
Saat 6.30 da Ankara’dan hareket ettik. Ankara-Afyon-Uşak–İzmir hattını izleyerek Ankara çıkışından 484 km sonra Bozdağ’a ulaştık. Yol boyunca yer yer yağmurlu bir hava ile karşılaştık. Bozdağ köyü, Bozdağ’ın eteklerinde kurulmuş küçük bir yerleşim birimi. Bozdağ bütünü ile karla kaplı idi. Köyün içinden ayrılan 5 km lik toprak bir yol, kayak merkezine doğru gidiyor. Merkeze yaklaştıkça yol kenarındaki kar kalınlığı epeyce arttı. Ancak toprak yol, zemin olarak düzgün ve karsızdı. Karla karışık bir yağmur yağıyordu ve hava birden fazlasıyla soğuk olmuştu. Kayak merkezinde hava sisliydi ve dağın zirve kısmı tam olarak görünmüyordu. Kayak merkezindeki oda fiyatları bizim kalamayacağımız kadar pahalıydı. Etrafta kamp kuracak uygun bir zemin görünmüyordu. Bu şartlarda köye geri dönüp kalacak uygun bir yer aramak daha mantıklı görünüyordu.
Hava şartları dağa çıkış için çok uygun değildi. Bunun üzerine 10 km kadar ilerde bulunan Gölcük gölüne gitmeyi, burada kamp yapıp havanın düzelmesini beklemeyi kararlaştırdık. Gölcük gölü’nü biraz yukardan gören Orman işletmesine ait binanın bulunduğu alana çadırlarımızı kurduk. Burası aslında bir piknik alanıydı ancak mevsim nedeniyle ortada kimseler yoktu. Yağmur, aralıklarla yağmaya devam ediyordu. Geceyi burada geçirdik.

29 MART 1999 PAZARTESİ
Sabah kahvaltısından sonra Gölcük gölü etrafında tur atmak üzere kamp yerimizden ayrıldık. Yağmur hiç ara vermeksizin yağmaya devam ediyordu. Gölcük hava şartları nedeni ile bom boştu. Bayram tatili olmasına karşın etrafta kimseler yoktu. Yollar, sürekli yağan yağmur nedeni ile çamurdan geçilmez olmuştu. Gölcük merkezine geldiğimizde, birkaç esnaf dükkanlarını açmıştı. Kahvelerden biri açıktı ve ortadaki büyük odun sobası yanıyordu. Çay içme ve kuruma molası için bundan güzel bir yer olamazdı. İki saat kadar kahvede oturduktan sonra yağmurun bir ara dinmesini fırsat bilip dışarı çıktık. Akşam mangalda yapmak üzere et vb şeyler satın aldık. Daha sonra kamp yerimize geri döndük. Mangalda yaptığımız akşam yemeğinden sonra bir süre ateş başı muhabbeti yapıp yattık. 

30 MART 1999 SALI
Yağmur nihayet dinmişti. Ancak ekip pek dağa çıkmaya niyetli görünmüyordu. Bunun üzerine gezinin kalan bölümlerine devam etmeye karar verdik. Kahvaltı yapıp kampı topladıktan sonra Sardes antik kentine gitmek üzere hareket ettik. Gölcük’den 33 km sonra İzmir–Ankara karayoluna çıktık. Sola (İzmir Yönüne) dönüp 2 km kadar gittikten sonra Sardes antik kentine ulaştık. Antik kent, karayolunun sağına ve soluna yayılmış durumda bulunuyor. Sardes’i gezdikten sonra Ankara yönüne doğru geri döndük ve önce 9 km ilerdeki Salihli’ye, oradan da 15 km ilerde sağdan yolu ayrılan Alaşehir ve Buldan hattına girdik. Yol, Ayrımdan 41 km sonra Alaşehir’den geçiyor. Çocukluk günlerimi hatırlamak ve eski evimizi görmek amacı ile Alaşehir’de kısa bir mola verdik. Kilisenin karşısındaki tek katlı eski evimizin aynen yerinde duruyor olması beni çok şaşırttı. Alaşehir’den sonra, Denizli yönüne devam edip, 57 km sonra Buldan’a ulaştık. Buldan’da kısa bir gezi yapıp yöresel dokumalar satın aldıktan sonra, Pamukkale’ye ulaşmak üzere yolumuza devam ettik. Buldan çıkışından 31 km sonra Denizli’den geçtik. Denizli’den Afyon yönüne doğru 5 km devam ettikten sonra soldan ayrılan Pamukkale yoluna girdik ve 14 km sonra Pamukkale’ye ulaştık. Pamukkale’yi gezip traverten taraçalar üzerinde çıplak ayakla bir süre yürüdükten sonra, kamp kurmak üzere Pamukkale’nin biraz dışında köy yollarından birine sapıp uygun bir düzlüğe çadırlarımızı kurduk. Kampımızdan daha aşağıda kalan Denizli şehrinin gece ışıklarını seyretmek zevliydi. Denizli’nin arka tarafında ise karla kaplı bembeyaz görüntüsü ile Akdağlar silsilesi ve Babadağ uzanıyordu.

31 MART 1999 ÇARŞAMBA
Sabah kahvaltısından sonra kampı toplayıp, Ankara yönüne doğru hareket ettik. 14 km sonra ana yola çıkıp Afyon yönüne döndük. 206 km sonra Afyon girişinde Özdilek Tesisleri’nde öğlen yemeği ve alışveriş molası verdik. Afyon çıkışından 250 km sonra, saat 17.30 da Ankara’ya ulaştık.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mart 1999
KOVADA GÖLÜ MİLLİ PARKI GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Süha Aktan
Uğur Arkun
Nida Büyükçıvgın
Emin Eker
Gülşah Ergün
Gülten Gökkuş
Alaaddiin Kirazcı
Ayça Olcaytu
Ali Fuat Sütlü
Rüştü Utkan
Tijen Arkun
Ayşen Bahadır
Nergiz Demir
Ergül Ergün
Erdem Gökkuş
Yavuz İşçen
Türkan Kirazcı
Özerk Olcaytu
Gülçin Tezel
Berna Yiğit

GİDİLEN YER
Kovada Gölü Milli Parkı/Isparta

GİDİŞ TARİHİ
2–5 Mart 1995

GİDİLEN ARAÇLAR
Doğan SLX (Erdem)
Renault 12 (Ergül)
Renault Sping (Nida)
Ford Escort (Uğur)
Lada Niva Jeep (Yavuz)

NOT: Bu etkinlikte Zindan mağarası ve Sorgun düdeninde araştırma yapıldıktan sonra kalan zamanda Kovada gölüne gidilerek kamp yapılmıştır. Mağaralarla ilişkin bilgi için ilgili yazılara bakılabilir.

KOVADA GÖLÜ MİLLİ PARKI
Karstik çukurların su ile dolması sonucunda oluşan Kovada Gölü, Eğirdir Gölü’nden çıkan fazla suyun bir kanalla bu göle aktarılması ile ilk durumunun 10 katı büyüyerek bugünkü halini almıştır. Eskiden bir dere ile taşınan bu sular, DSİ’nin sulama amacı ile bu dereyi 16 km uzunluğunda bir kanal haline dönüştürmesiyle Kovada Gölü’nü besleyen bir can damarı haline gelmiştir. Kanal boyunca etraf meyve bahçeleri ve elmalıklarla doludur. Gölün batısına açılmış başka bir kanal ise, gölün sularını Kovada Çayı üzerindeki “ Kovada Hidroelektrik Santrali’ne ” taşımaktadır. Güneye doğru devam eden Kovada Çayı, daha sonra Aksu Deresi’ne ve oradan da Akdeniz’e kadar ulaşmaktadır.
Denizden yüksekliği 925 m. (altimetre ile ölçüldü) olan Kovada Gölü’nü çevreleyen dağlar, rüzgarı kuzey–güney yönüne kanalize etmektedirler. Bu kuzey rüzgarı kış aylarında hemen hemen sürekli esmektedir. Derinliği 6–7 m. olan gölün suyu bu rüzgarlar tarafından bulandırılmaktadır. Rüzgar esmediğinde göl suyu daha berraktır. Hem Akdeniz, hem de Orta Anadolu iklimlerinin etkisi altında olan Kovada Gölü’nde mayıs–ekim ayları arasında gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı 22 dereceye ulaşmaktadır. Yaz ayları kurak geçen bölgede en çok yağış aralık ayında görülmektedir. Göl çevresinde çadırlı kamp yapmak için oldukça uygun alanlar bulunmaktadır. Kamp yapacakların gece–gündüz arasındaki sıcaklık farkını dikkate alarak hazırlıklı bulunmaları öneririz. Çevre uzunluğu 20 km. kadar olan gölün etrafında sadece yazın hizmet veren tek bir lokanta vardır. Kamp yapacaklar için diğer bir sorun da içme suyu sorunudur. Gölün çevresinde sadece bir kaynaktan içme suyu temin edilebilmektedir.

KASNAK MEŞESİ
Kovada Gölünün çevresi bitki örtüsü açısından oldukça zengindir. Gölün çevresi çam, sedir, ardıç ve meşe ağaçlarından oluşan yemyeşil bir ormanla kaplıdır. Milli park sınırları dışında kalmakla birlikte, Yukarıgökdere Köyü’ne yakın bir bölgede kasnak meşesi ormanı bulunmaktadır. Orman işletmesi tarafından korunan bu orman, Türkiye’de kasnak meşesinin en geniş yayılım alanını oluşturmaktadır. Kasnak meşesi (Quercus Vulcania) 25–30 m. Boya ve 1,6 m. gövde çapına ulaşabilen odunu çok değerli bir ağaçtır. Gövdesi içindeki yıl halkaları birbirine çok yakın olduğundan kaplamacılıkta ve parke yapımında kullanılmaktadır. Yıllar önce fıçı ve çamaşır leğeni yapımında kullanıldığı için halk arasında “ kasnak meşesi ” olarak anılmaktadır.

YABAN HAYATI
Kovada Gölü, yaban hayatı açısından da oldukça zengindir. Eskiden göl çevresindeki ormanlarda yaşayan alageyik, karaca, dağ keçisi gibi türler sorumsuz avlanma sonucu artık görülmemektedir. Göl çevresinde bugün, yaban domuzu, sansar, porsuk, tilki, tavşan, kurt, sincap, keklik, çulluk, sülün, yaban kazı ve ördek gibi hayvanlar bulunmaktadır. Ayrıca bu ormanlarda özellikle ilkbahar aylarında farklı türlerde birçok kelebek görülebilir. Göl içinde sazan, tatlısu levreği en çok rastlanan balıklardır. Bunların yanı sıra, tatlı su yengeci, kerevit, kurbağa ve midye gibi canlılar da vardır. 40 m2 yüzölçümü olan Kovada Gölü, bütün bu özellikleri dikkate alınarak 1970 yılında milli park ilan edilmiştir.
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mart 1995
KÖPRÜLÜ KANYON MİLLİ PARKI
VE SELGE ANTİK KENTİ GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen                
Levent Gökkuş           
Tuba Şen
Ayça Olcaytu             
Ayşen Bahadır              
Kumru Uruk
Süha Toprak
Coşkun Özçalışlar          
Ali Fuat Sütlü
Filiz Güven                 
Aysel Özel                      
Selahattin Eksen
Adem Yılmaz               
Özerk Olcaytu
Nida Büyükçıvgın      
Rüştü Utkan
Orhan Altıntuğlu        
Barina Güven
Varlık Özerciyes         
Ali Karaer

GİDİLEN YERLER
Köprülü Kanyon Milli Parkı,  Selge Antik-Antalya
                             
GİDİŞ TARİHİ
27 Nisan-1 Mayıs 1996

GİDİLEN ARAÇLAR
Lada Niva  (Yavuz)
Lada Niva  (Ali)
Opel Corsa (Rüştü)
Brodway  (Nida)
Brodway  (Orhan)

NOT
Bu gezide Antalya Saklıkent’te bulunan Bakırtepe ve Saklıdoruk zirvelerine çıkış yapılmıştır. Gezinin kalan zamanında ise Köprülü kanyon ve Selge antik kenti gezilmiştir. Dağ çıkışları ile ilgili bilgiler için etkinlik raporlarına bakılabilir.

KÖPRÜLÜ KANYON MİLLİ PARKI
Antalya'nın Manavgat ilçesi sınırları içinde kalan Köprülü Kanyon Milli Park'ı 36500 hektarlık alanı kaplamaktadır. Köprüçayı ve Selge Antik Kenti’ni de sınırları içine alan bölge, 1973 yılında milli park olarak ilan edilmiştir. Ön Asya'daki en büyük Akdeniz Servi ormanı buradadır. Yaban hayatı açısından da bölge dikkat çekicidir. Geyik, dağkeçisi, tilki, kurt, tavşan, sansar, porsuk, kunduz ve bir çok kuş türü milli park sınırları içinde yaşamaktadır. Selge'ye giderken yol üzerinde görülebilen "Şeytan Kayalıkları " adı verilen mevkide karstik yeryüzü şekillerinden lapyalar dikkat çekicidir.

YARARLANILABİLECEK KAYNAKLAR
1- Köprülü Kanyon Milli Parkı, Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü
2- Gezi Türkiye Tatil Rehberi 1995, s. 372
3- Side, Net Turizm Yayınları s. 76
4- Köprülü Kanyon National Park Master Plan
5- Bilim ve Teknik Dergisi, Cilt 26 sayı 305 Nisan 1993
6- Out Door Dergisi, Sayı 1
7- Atlas Dergisi, Sayı 21
8- Atlas Dergisi, Sayı 36
9- Turkuvaz Dergisi, Sayı 1

SELGE ANTİK KENTİ
Bugünkü Zerk (Altınkaya) Köyü bitiğinde yer alan Selge, M.Ö 5. yy'da kurulmuş, M.S 3. yy'da Roma egemenliğine girmiştir. Selge'de bugün dikkati çeken ilk yapı, tiyatrodur. Tiyatronun hemen altında köy evleri ile iç içe geçmiş durumda bir kaç basamağı görülen Stadium , tiyatronun doğusundaki tepenin eteklerinde Agora , tepenin güney eteklerinde ise nekropol'e ilişkin kalıntılar vardır. Ayrıca biri Zeus diğeri Artemis adına adanmış iki tapınağa ait kalıntılar görülebilecek yapılar arasında sayılabilir.

YARARLANILABİLECEK KAYNAKLAR
1- Pisidia, Bilge Umar s 3
2- Side, Net Turizm Yayınları s 70
3- Gezi 1995 Türkiye Tatil Rehberi, s 373  
4- Turkuvaz Dergisi, Sayı 1
5- Atlas Dergisi, Sayı 21  

GEZİ GÜNCESİ

30 NİSAN 1996
Sabah 8.20'de kampımızı toplayıp Saklıkent'den ayrıldık. Saat 10.00'da Antalya'ya geldik. Bir pastanede kahvaltı yaptıktan sonra 11.30'da Köprülü Kanyona gitmek üzere Antalya'dan yola çıktık. Alanya yönüne doğru 56 km ilerledikten sonra Köprülü Kanyon (Beşkonak Köy'ü) yol ayrımına ulaştık. Soldan ayrılan yola saptıktan 37 km sonra Beşkonak Köyü'ne, buradan 6 km sonra da Köprülü Kanyona ulaştık. Köprüçay, Köprülü Kanyon'un içinden akarak Akdeniz'e kadar devam ediyor. Kanyon'un girişinde alabalık, rakı, salata sunan çeşitli lokantalar var.  (fiyatlar makul) Kanyonda ufak bir tur attıktan sonra Selge Antik Şehri'ne gitmek üzere yola çıktık. Kanyonun üzerinde adeta onun simgesi haline gelmiş olan Roma döneminden kalma taş köprünün üzerinden geçip 12 km devam edildiğinde bugünkü Zerk Köyü (Altınkaya) bitişiğinde yer alan Selge'ye ulaşılıyor. (Rakım 1250 m)
Köprülü Kanyon üzerindeki taş köprü, taşıt trafiğine kapalı olduğundan Selge'ye ulaşabilmek için geldiğimiz yoldan geri dönüp Beşkonak Köyü'nü geçtikten sonra Nehrin karşısına geçen bir köprüden geçip yolu takiben Selge'ye ulaştık. Selge'yi gezdik  (Bu arada Selge'den , 2504 m yüksekliğindeki Bozburun Dağı'nın etkileyici bir görüntüsü olduğunu belirtelim) Selge dönüşü , Köprülü Kanyon'a gelip balık lokantalarından birinde iyice sarhoş olana kadar içtik. Geceyi nehrin kenarında uyku tulumlarımızda geçirdik.

1 MAYIS 1996
Sabah Ankara'ya dönmek üzere hareket ettik. Dönüşte Antalya'ya gelmeden (yaklaşık 12 km kala) sağdan ayrılan Isparta - Kurşunlu Şelalesi yol ayrımından döndük. Ayrımdan itibaren 111 km sonra Isparta'ya, Isparta'dan 422 km sonra da Ankara'ya ulaştık (saat 20.00)
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mayıs 1996
MADENDERESİ
VE MADENDERESİ ŞELALESİ GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Ahmet ALTUNBAŞ
Ayşen BAHADIR                                                                                                                
Fisun GÜVEN                                                                                                          
Emre ORUÇ                                                                                                                        
Levent GÖKKUŞ                                                                                                                
Yavuz İŞÇEN                                                                                                          
Ali Fuat SÜTLÜ                                                                                                                   
Rüştü UTKAN           

GİDİLEN YER
Madenderesi ve şelalesi Kocaali / Sakarya (Adapazarı)                                             

GİDİŞ TARİHİ
05 Ağustos 1995

GİDİLEN ARAÇ
Renault Broadway (Ahmet)                                                                                            
Lada Niva Jeep Yavuz)

ULAŞIM
Ankara'dan yola çıkan ekibimiz, Madenderesi’ne ulaşabilmek için Sakarya (Adapazarı) otoban yolunu kullandı. 300 km. olan Ankara-Sakarya arasını ekibimiz 3 saat 30 dakikada kat etti. Daha sonra Sakarya'dan Karasu yönüne sapmak gerekmektedir. Sakarya-Karasu arası 60 km.dir ve arabayla 1 saat 30 dakika sürmektedir. Karasu'dan Akçakoca yönüne saptıktan 12 km. sonra sağdan ayrılan Küçükkarasu Köyü ve Kuyumculu Köyü yoluna dönmek gerekmektedir. Stabilize olan köy yolu 2 km. sonra Kuyumculu Köyü'ne ulaşmaktadır. Kuyumculu Köyü çıkışında 'Maden' tabelası yönüne sola dönerek devam edilmelidir. Bu noktadan itibaren sürekli olarak üzerinde alabalık resmi bulunan tabelaları izleyerek yola devam etmek gerekmektedir. Tahta bir köprüden geçip, yolun sonunda yer alan 2. alabalık tesisinde durulmalıdır (Tesis sahipleri Avni ve Şükrü beyler). Söz konusu tesisin Kuyumculu Köyü'ne olan uzaklığı 7 km.dir. Araba ile gelinebilecek en son nokta olan bu tesisten şelaleye ulaşabilmek için Maden Deresi'ni akış yönü tersine takip etmek gerekmektedir. Maden Deresi, tamamen ormanlarla kaplı dar bir vadinin içinden akmaktadır. Bu vadinin her iki kenarında da yürünebilecek patikalar bulunmaktadır. Ayakların ıslanması göze alınırsa dere yatağından da yürünebilmektedir. Alabalık tesisinden itibaren 1 saat 15 dakika kadar yürüdükten sonra Maden Deresi'nin önüne çekilmiş bir sete ulaşılmaktadır. Bu setin hemen yanından Maden Deresi yaklaşık 15 metreden şelale yaparak dökülmektedir.

MADENDERESİ VE ŞELALESİ
Maden Deresi, Hendek ilçesinin kuzeyinden, Çaltepe'de doğarak 30 km. bir yol kat ettikten sonra Kocaali'nin batısından Karadeniz'e ulaşıyor. Derede alabalık ve sazan balığı bulunuyor. Ayrıca bölgede Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığı söylenen bir altın madeni var. Bu maden bugün kapatılmış durumda. Ancak, madene ait tüneller, yollar v.b. hala kullanılıyor. Yürüyüşümüz süresince yer yer bu tünelleri kullandık. Yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra çok güzel bir şelale ile karşılaşılıyor. Maden Deresi'nin suları iki ayrı koldan yan yana yaklaşık 10 m. yükseklikten küçük bir gölcük üzerine düşüş yapıyor. Şelalenin hemen arkasında Cenevizlilerden kaldığı söylenen yaklaşık 15 m. yüksekliğinde bir set var. Bu set taşlardan örülerek oluşturulmuş ve Maden Deresi'nin üzerinde bir baraj gibi görünüyor
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ağustos 1995

TERMESSOS MİLLİ PARKI 
TERMESSOS ANTİK KENTİ
MANAVGAT, KURŞUNLU VE
DÜDENSUYU ŞELALELERİ

KATILAN KİŞİLER
Selahattin Eksen
Sevda Güner
Yavuz İşçen
Meral Kıraç
Ayça Olcaytu
Adem Yılmaz

GİDİLEN YER
Termessos Milli Parkı ve Antik Kenti/Antalya
Manavgat, Kurşunlu ve Düdensuyu şelaleleri/Antalya

GİDİŞ TARİHİ
22–28 Mart 1993

GİDİLEN ARAÇLAR
Şehirlerarası otobüs ve Antalya’dan kiralanan minibüsler

NOT
Bu gezide, Antalya ili sınırları içinde yer alan Kocain Mağarası, Kırkgözler Mağarası, Geyikbayırı Mağarası ve Dim Mağarası’na girilmiştir. Kalan zamanda ise, Termessos Milli Parkı ile antik kenti gezilmiş, gezinin ek bir otobüs seferi koyulması nedeni ile bir gün uzaması üzerine de bölgede yer alan Manavgat, Kurşunlu ve Düdensuyu şelalelerine gezi yapılmıştır. Mağaralarla ilgili bilgiler için mağara raporlarına bakılabilir.

TERMESSOS MİLLİ PARKI VE ANTİK KENTİ
Anadolu’daki arkeolojik yöreler arasında iyi korunmuş antik şehirlerden biri olan Termessos, Antalya’nın 34 km. kuzeybatısında iki dağ arasında bir platform üzerine kurulmuştur. Dağlardan doğuda yer alanı antik dönemde Solymos olarak adlandırılan Güllük Dağı’dır. Antik kentin denizden yüksekliği 1050 m. dir. Termessos Antik Kenti bugün Orman Bakanlığına bağlı Milli Parklar dairesi tarafından Güllük Dağı Milli Parkı içersine alınmıştır.

ULAŞIM
Termessos Milli Parkı’na ulaşabilmek için, Antalya–Korkuteli karayolunu takip etmek gerekiyor. Antalya çıkışından 25 km. sonra yol, milli parkın girişinden geçiyor. Antik kente ait kalıntılar milli parkın girişinden 9 km ilerde yer alıyor. Gerek milli parka girişte gerekse park içersinde bulunan antik kente girişte ayrı ayrı bilet ücreti ödeniyor. Milli park girişinin hemen sağında parkta bulunan bitki ve hayvan türlerinin tanıtıldığı küçük bir müze yer alıyor. Müzenin biraz yukarısında çam ağaçları arasında çadırlı kamp yapılmasına izin verilen bir alan var. Buranın dışında bölgede kamp yapmak yasak. Antik kent kalıntılarına giden 9 km. lik yol, virajlı olmakla birlikte asfalt ve düzgün. Yolun bitiminde araçları terk edip yürümek gerekiyor. 30 dakika kadar tırmanış şeklinde yüründükten sonra Güllük Dağı yamaçlarında yoğun bitki örtüsü içine dağılmış durumda bulunan Termessos Antik Kenti’ne ulaşılıyor.

NOT
Termessos Antik Kenti ile ilgili daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklardan yararlanılabilir.

1) Arkeoloji, Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu s. 218
2) Anadolu Uygarlıkları, Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal s. 537
3) Eskiçağda Güney Kıyılar, George E. Bean s. 105
4) Pisidia, Prof.Dr. Bilge Umar s. 21
5) Güllük Dağı Milli Parkı broşürü OGM yayını
6) Antalya, NET Turizm yayınları s. 26

MANAVGAT ŞELALESİ
Manavgat çayı üzerinde yer alan Manavgat şelalesi, Antalya’nın 75 km. batısında bulunan Manavgat ilçesine 3 km uzaklıkta yer almaktadır. Oymapınar baraj yolu üzerinde bulunan şelale, gerek turistlik bir bölgede bulunması gerekse yol üzeri olması nedeni ile ülkemizin en tanınan şelalelerinden biridir. Kaynağını Kembos ovası doğusundaki dağlardan alan Manavgat çayı, Karapınar ve Delikarası sularının da karışımından sonra asıl kimliğine bürünür. Manavgat ilçesi yakınında 2 – 3 m. den düşüş yaparak Manavgat şelalesini oluşturur. Oymapınar barajının yapımından sonra daha düzenli bir akışa sahip olan Manavgat çayının, şelaleden denize kadar olan kısımda akış hızı yavaşlar.

KURŞUNLU ŞELALESİ
Antalya’dan Alanya yönüne gidilirken, Antalya çıkışından 12 km. sonra (Aksu’ya 1 km. kala) soldan ayrılan ve Karacaören baraj gölü kenarından geçerek Isparta’ya kadar devam eden yola dönüldüğünde 7 km. sonra Kurşunlu şelalesine ulaşılır. Şelalenin Antalya’ya olan toplam uzaklığı 19 km. dir. Şelalenin etrafı çam ormanları ile kaplı olup piknik alanı olarak düzenlenmiştir. Aksu çayına karışan kollardan biri üzerinde bulunan şelale, bir traverten eşikten dökülmektedir.

DÜDENBAŞI ŞELALESİ
Antalya–Alanya yolu üzerinde ancak hemen Antalya çıkışından sola ayrılan 7 km.lik yol takip edildiğinde Düdenbaşı ya da Düdensuyu olarak adlandırılan şelaleye ulaşılmaktadır. Bu şelalenin en önemli özelliği suyunun dipten sifonlu olarak (basınçla) çıkmasıdır. Bu yeraltı suyu ilginç hidrojeolojik ve karstik bir sistemin parçasıdır. Kırgözler ve Pınarbaşı kaynaklarından çıkan sular kısa bir mesafe sonra birleşip Bıyıklı düdeninde kaybolurlar. Bu su 14 km. yeraltında gittikten sonra Varsak çöküntü alanının bir ucundan yer üstüne çıkar ve çöküntü boyunca yer üstünden akıp çöküntü alanının sonunda tekrar yeraltında kaybolur. 2 km daha yeraltından ilerledikten sonra Düdenbaşında tekrar yer üstüne çıkar. Burada yaklaşık 10 m. yükseklikte bir kot farkından dökülerek Düdenbaşı şelalesini oluşturur. Düden çayı, bu şelaleden sonra dağılır ve birçok kollara ayrılır. Bu kollar sonunda Akdeniz’e dökülürler. Bu kollardan en ünlüsü 40 m. traverten bir eşikten düşüş yaparak Lara Plajı’nın batısından denize dökülen ve Antalya’nın simgesi haline gelmiş olan Düden şelalesidir. 
Yazan: Yavuz İşçen/Ankara
Mart 1993
TROİA ÖREN YERİ VE

ASSOS ANTİK KENTİ GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ayça Olcaytu

GİDİLEN YERLER
Troia (Truva) kalıntıları ve Assos antik kenti / Çanakkale

GİDİŞ TARİHİ
29 Mayıs–6 Haziran 1993

GİDİLEN ARAÇLAR
Şehirlerarası otobüs ve minibüsler.

NOT
Yavuz ve Ayça bu gezi sonrası Akçay’da Nida, Nevin, Rüştü, Aydın ve Selahattin ile buluşarak Kaz dağı zirvesine çıkış yaptılar. Dağ çıkışı ile ilgili olarak Kaz dağı raporuna bakılabilir.

TROİA ÖREN YERİ
Çanakkale’den İzmir yolu takip edildiğinde, Çanakkale çıkışından 27 km. sonra soldan ayrılan 5 km. lik yol ile Troia’ya ulaşılmaktadır. Çanakkale’den araba ile 30 dakikada gidilen Troia kalıntıları eski adı Hisarlık, yeni adı Tevfikiye olan küçük bir köyün hemen yakınında bulunuyor. Köyün içinde pansiyon bulmak mümkün. Ayrıca ören yerinin giriş kapısının yakınında bir otel ve üç tane de restoran bulunuyor. Troia, İlyada’da masalımsı bir şekilde anlatılan Truva savaşı, tahta at hikayesi ve daha sonra Schliemann’ın kazıları ve kral Priamos’un hazineleri ile tanınmakla birlikte asıl önemini, Anadolu’nun tarihi ve arkeolojisi hakkında bize sunduğu belgelerde bulmaktadır.

Troia ile ilgili daha fazla bilgi için ;
1) Anadolu Uygarlıkları, Prof.Dr. Ekrem Akurgal s. 312
2) Arkeoloji, Prof.Dr. Cevdet Bayburtluoğlu s. 153
3) Troas, Prof. Dr. Bilge Umar s. 22
4) Troia, Nurten Sevinç, Mustafa Gözen Sevinç

ASSOS ANTİK KENTİ
Çanakkale–İzmir karayolu takip edildiğinde 88 km. sonra Ayvacık’a ulaşılmaktadır. Ayvacık’tan sola ayrılan 18 km.lik yol ile Behramkale köyüne ve köyün hemen bitişiğinde bulunan Assos kalıntılarına gelinmektedir. Aynı yol devam edilirse 3 km. aşağıda Assos limanına varılır.

Assos hakkında daha fazla bilgi için
1) Arkeoloji, Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu s. 164
      2) Anadolu Uygarlıkları, Prof. Dr. Ekrem Akurgal s. 323
      3) Troas, Prof. Dr. Bilge Umar s. 7
      4) Assos, Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu
      5) Behramkale Assos, Yavuz İşçen
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Haziran 1993


ULUDAĞ GÖLLERİ
KİLİMLİ GÖL, BUZLU GÖL, 
KARAGÖL, AYNALI GÖL

KATILAN KİŞİLER
Ayça İşçen                                     
Yavuz İşçen                                   
Rüştü Utkan                                  
Barina Utkan
Ruhi Uyar
Varlık Özerciyes
Süha Aktan
Nuriye Aktan
Kerem Türkeç
İsmail
Nursel

GİDİLEN YER
Uludağ / Bursa

GİDİŞ TARİHİ
1 Ağustos 1998 Saat 7.00 Ankara çıkış

DÖNÜŞ TARİHİ
2 Ağustos 1998 Saat 22.00 Ankara varış

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva jeep (Yavuz)
Opel Corsa (Rüştü)
Şahin (Süha)  

ULAŞIM
Ankara–Eskişehir–Bursa hattını izleyerek, Ankara çıkışından 310 km sonra İnegöl'e ulaşılmaktadır. (Bursa’ya yaklaşık 45 km kala) İnegöl’den Bursa yönüne 14 km devam edildiğinde soldan Aksu yolu ayrılmaktadır. Bu ayrımdan girilip 8 km sonra Aksu’ya gelinmektedir. Aksu çıkışından 2 km sonra soldan Alaçam Köyü’ne giden yol ayrımı bulunmaktadır. Ayrımdan 6 km sonra Alaçam Köyü’ne gelinmektedir. Köyden göllerin bulunduğu bölüme kadar olan kısım 17 km dir. Araba yolu olmakla birlikte yol oldukça bozuk zeminli ve jeep türü araçlar için uygundur. Ankara çıkışından 357 km sonra Uludağ’ın asıl zirvesinin (Uludağ Tepe) hemen altına bulunan göller bölgesine ulaşılmaktadır.

ULUDAĞ GÖLLER
Uludağ’ın zirve bölgesi 1. Zamanda oluşmuş eski bir kütledir. Mermerleşmiş kireçtaşından meydana gelen bu bölümün altında ise granit kayalar bulunmaktadır. Zirve bölgesinin kuzeyinde son buzul devrinden kalma, buzul aşındırması sonucu oluşmuş buzul gölleri (sirk gölleri) yer almaktadır. 9 adet olduğu saptanan bu göllerden,  2543 m yükseklikteki  “Uludağ tepe ” adı ile bilinen,  Uludağ’ın en yüksek noktasının hemen kuzeyinde yer alan 4 tanesini bu gezimizde görebilme fırsatını yakaladık. Kilimli göl, Karagöl, Aynalı göl ve Kilimli Göl’ün az yukarısında bulunan kar sularının eriyip birikmesi sonucu oluşmuş Buzlu Göl. Göllerden Aynalı göl,  rakım olarak 2300 m civarında yer almakta ve zirveye çıkıldığında görülebilmektedir. Diğer üç göl ise, yaklaşık 2200 m rakımda bulunmaktadır. Uludağ’ın göllerinden göremediğimiz ancak adını bildiğimiz bazıları şunlardır. Çayırlıdere Gölü ve Koğukdere Gölleri (iki tane)
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ağustos 1998
YERKÖPRÜ ŞELALESİ GEZİSİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Levent Gökkuş
Ali Karaer

GİDİLEN YER
Yerköprü şelalesi/Hadim-Konya

GİDİLEN ARAÇ
Doğan SLX (Levent)

GİDİŞ TARİHİ
14–19 Ekim 1994

NOT
Bu gezimizde Susuz Mağarası ve Tınaztepe Mağarası’na girildikten sonra Yerköprü Mağarası ve şelalesine gelinmiştir. Yerköprü Mağarası ile ilgili bilgi için “mağara etkinlikleri” bölümüne bakılabilir. Yerköprü’den sonra Niğde Aladağlar’a gidilmiştir.

YERKÖPRÜ ŞELALESİNE ULAŞIM
Ülkemizin ender güzellikte doğal alanlarından biri olan Yerköprü Şelalesi’ne ulaşabilmek için önce Konya’ya gelmek gerekmektedir. Ankara–Konya arası 272 km olup araba ile 3 saat kadar sürmektedir. Konya’dan itibaren izlenebilecek iki seçenek vardır.

1. YOL
Konya–Hadim asfalt yolunu takiben, Konya çıkışından 121 km sonra Hadim’e 10 km kala soldan Aladağ köyü yolu ayrılmaktadır. (yol ayrımında tabela var) Ayrımdan itibaren yol, toprak zeminli ve düzgündür. Bu yoldan 29 km kadar ilerlendikten sonra sağda Bademli yol ayrımına gelinmektedir. (yol ayrımında tabela var) Bademli yoluna dönülüp 600 m kadar ilerlenirse Yerköprü’ye ulaşılmaktadır. Konya’ya olan toplam uzaklık bu yoldan 150 km dir.

2. YOL 
Konya–Karaman asfalt yolunu takiben Konya çıkışından 60 km sonra sağdan Karasınır Köyü yolu ayrılmaktadır. Bu ayrımdan girilip 11 km kadar ilerlendikten sonra Karasınır Köyü’ne gelinir. Köye kadar olan yol asfalttır. Yolun bundan sonraki bölümü toprak olup düzgün zeminlidir. Karasınır Köyü’nden, 21 km sonra Kayaağzı Köyü’ne, buradan 10 km sonra da Habiler Köyü’ne gelinir. Habiler Köyü’nden sonra yol ikiye ayrılmaktadır. Yollardan biri Karaman tarafına, diğeri ise Hadim tarafına gitmektedir. Hadim tarafına giden yola girildikten 14 km sonra, soldan Bademli köyü yolu ayrımına gelinmektedir. Sola dönülüp 600 m kadar ilerlenirse Yerköprü’ye ulaşılır. Bu yolun Konya’ya olan toplam uzaklığı 116 km dir. 46 km.si toprak yoldur. Konya’dan özel araçla 2.5 saatte ulaşılabilmektedir.

YERKÖPRÜ ŞELALESİ
Yerköprü olarak adlandırılan mevkide, Göksu nehri, 500 m uzunluğunda bir mağaranın içinden geçmektedir. Mağaranın oluşumu oldukça ilginçtir. Göksu vadisinin yan yamaçlarından birinde meydana gelen heyelan sonucu vadi tıkanmış ve doğal bir baraj oluşmuştur. Daha sonra vadinin sağ yamacından çıkan karstik Karasu kaynağı, bu heyelan kütlesinin üzerine yayılarak traverten bir kabuk oluşturmuştur. Göksu nehri zamanla bu doğal barajın altından bir tünel açmış ve bugünkü Yerköprü Mağarasını meydana getirmiştir. Karasu karstik kaynağı ise, mağaranın hem girişinde hem de çıkışında, traverten platodan Göksu nehri yatağına 20 m yükseklikten düşüş yapan şelaleler oluşturmuştur. 
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Ekim 1994
YEŞİLGÖL VE UÇARSU ŞELALESİ
GEZİ RAPORU

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ali Karaer
Ruhi Uyar

GİDİLEN YER
Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi/Akdağlar/Gömbe-Antalya

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva Jeep (Ali)

GİDİŞ TARİHİ
17–19 Mayıs 1998

NOT
Bu gezide Gömbe Akdağlar’ın zirveler bölgesindeki üç zirveye tırmanış yapılmıştır. Dağ dönüşü Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi gezilmiştir. Zirve tırmanışları ile bilgi için “Dağ Etkinlikleri” bölümüne bakılabilir. 

ULAŞIM
Ankara - Afyon ................................................................................... 250 km
Afyon - Burdur ................................................................................... 160 km
Burdur - Kızılkaya, Korkuteli yol ayrımı ......................................... 61 km
Ayrımdan - Kızılkaya ......................................................................... 4 km
Kızılkaya - Bozova .............................................................................. 17 km
Bozova - Korkuteli .............................................................................. 16 km
Korkuteli - Elmalı ............................................................................... 43 km
Elmalı - Gömbe ayrımı ....................................................................... 6 km
Ayrımdan - Akçay .............................................................................. 15 km
Akçay - Gömbe ................................................................................... 18 km
Gömbe - Çukurbağ Köy'ü .................................................................. 2 km
Çukurbağ - Subaşı Yaylası ................................................................. 8 km
Toplam ................................................................................................. 600 km

Gömbe'den Subaşı Yaylası'na kadar devam eden 10 km'lik toprak yolda tahminimizin aksine hiç kar yoktu. Ancak son 5 km'lik bölümde yukardan düşen yoğun taşlarla yol, epeyce tıkanmıştı. Taşları temizleyerek ilerlemek zorunda kaldık. Bu 5 km'lik bölümü 2 saatte geçebildik. Subaşı Yayla'sına kampımızı kurduk. Keşif amaçlı kısa bir çevre gezisinden sonra akşam yemeği hazırlıklarına başladık. Güneşin batması ile birlikte havanın belirgin şekilde soğuduğunu fark ettik. Yemekten sonra soğuk nedeni ile dışarıda fazla oturamadık ve çadırlarımıza çekildik. Ankara çıkışından itibaren yağmurlu bir havada Afyon'a kadar geldik. Afyon'dan sonra yağmur kesildi.

YEŞİL GÖL
Akdağlar'ın birçok zirvesinden biri olan Göllü Tepe'nin (2713 m) doğusunda yer alan Yeşil Göl, 1830 m rakımda yer alıyor. Gölün, kuzeydoğusunda ise 2760 m'lik Yumru Dağı yükseliyor. Gölün suları, çakıllar arasından sızarak biraz aşağısından geçen Subaşı Deresine karışmaktadır. Göle ulaşabilmek için, Çukurbağ Köy'ünden Subaşı Yayla'sına giden toprak yola girip, köy çıkışından 5 km sonra sola ayrılan patikayı takip etmek gerekmektedir. (Araba yolu, Subaşı Deresi'nin sağ tarafından devam etmektedir. Köy çıkışından 5 km kadar sonra yol, küçük beton bir köprü aracılığı ile derenin sol tarafına geçmektedir. Bu köprüden 100 m kadar yukarda soldan Yeşil Göl'e giden patika ayrılmaktadır) Patikayı takiben 15 dakika yüründüğünde göle ulaşılmaktadır.

UÇARSU ŞELALESİ
1685 m rakımda yer alan Uçarsu Şelalesi, Yeşil Göl'ün 250 m kadar güneybatısında  bulunmaktadır. Yeşil Göl'ün kenarından devam eden patikayı takiben 5 dakika kadar yüründüğünde ufak bir tepe aşılarak şelalenin üst kısmına ulaşılmaktadır. Aslında bu noktadan şelale doğru dürüst görünmemektedir. Şelaleyi tam olarak görebilmek için yaklaşık 100 m kadar aşağıya inmek gerekmektedir. Uçarsu'yu tam olarak görebilmek için biraz zahmetli gibi görünen bu iniş ve çıkışa katlanmaya değer. Yeşil Göl'ün 1 km kadar güneybatısında Aygır Göl'ü adı ile anılan küçük bir göl daha vardır. Bu gölden batan sular, bir pınar şeklinde açığa çıkmakta ve Uçarsu Şelalesi'ni oluşturmaktadır. Şelalenin suları, Gömbe tarafına doğru akarak Subaşı Deresine karışıp Avlan Göl'üne dökülmektedir.
Akdağlar'ın Gömbe'ye bakan doğu yüzü her zaman daha serin, Fethiye'ye bakan batı yüzü ise, bu yüze oranla daha ılıktır. Kış aylarında Akdağ'ın zirveler bölgesine çok kar yağar, temmuz ayında bile burada kar görmek mümkündür. Kış aylarında bu bölgedeki göller donar, böylece Uçarsu Şelalesi'ni besleyen su kaynakları kesilir ve şelale akmaz olur. Ancak dağın batı yüzüne doğru akan dereler akışını sürdürür. Yaz ayları ile birlikte durum tersine döner, buzların erimesi ile birlikte Uçarsu Şelalasi güçlü bir şekilde akmaya başlar, batı yüzde akan dereler ise kurur. Uçarsu Şelalesi, bu akışını ekim ayına kadar sürdürür, daha sonra suyu kesilir. Yörede yaşayan Alevi köylüleri, Akdağ'ı ve bu dağdan fışkırarak çıkan Uçarsu Şelalesi'ni kutsal kabul etmektedirler. Elmalı'ya 15 km uzaklıktaki Tekke Köy'ünde ve bazı diğer çevre köylerde yaşayan Aleviler, her yıl 6-9 Haziran tarihleri arasında Abdal Musa'yı anma şenlikleri düzenlemektedirler. Kaygusuz Abdal'ın hocası olan Abdal Musa'nın dergahı, Tekke Köy'ünde bulunmaktadır. Bu şenlikler sırasında Alevi köylüler, Uçarsu Şelalesine gelip su almakta ve Subaşı Yaylası yakınlarında "Cem Alanı" denilen mevkide toplanmaktadırlar.     
Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
Mayıs 1998


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder